- ışık
isim Cisimleri görmeyi, renkleri ayırt etmeyi sağlayan fiziksel enerji, erke, ziya, nur, şavk"Okuyabilmek için kapıdaki ışık yeterli değildi." - H. E. Adıvar
- belirti
isim Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane"Tuhaf! Çocukların yüzünde zerre kadar utanma belirtisi yok." - A. Ümit
- parlama
isim Parlamak işi"Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekkülü ve sakinliği fena hâlde batıyor." - A. İlhan
- ışın
isim, fizik Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti, şua
- şua
isim, fizik Işın
- ışıldamak
nsz Titrek, parlak bir ışık saçmak, parıldamak"Kızın yolunu beklerken karardıklarını, gölgelendiklerini, sonra kız gelince sevinçle ışıldadıklarını görmüştü." - N. Cumalı
- pırıltı
isim Pırıldayan şeyin yansıttığı ışık"Binbir façetalı bir elmas, her façetada ayrı bir pırıltı." - C. Meriç
- parıltı
isim Parıldama, göze çarpan parlaklık"Pamuk için için yanıyor, zaman zaman küçük parıltılar çıkarıyordu." - A. Kutlu
- parlaklık
isim Parlak olma durumu, revnak"Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu." - A. Kutlu
- parıldamak
nsz Işık saçmak, parlamak"Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar." - A. Ş. Hisar
- tertemiz
sıfat Çok temiz, her yanı temiz, arı sili, pirüpak"Tertemiz, sıcacık bir oda. Daha iyisi can sağlığı." - A. İlhan
- parlamak
nsz Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak"O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak" - M. A. Ersoy
- pırıltılı
sıfat Pırıltısı olan, parlak
- ışın saçmak
- ara sıra güneşli
- hafif ve geçici ışık: parlaklık
- pırıldamak. a gleam of hope bir umit ışığı. a gleam of humor bir nebze güldürecek şey. gleaming ışınlar saçan
- ışık, parıtlı, pırıltı, parıldamak, parlamak