- cilalamak
-i Cila sürerek parlatmak, cila vurmak"Zehra, lame balo pabuçlarından görünecek olan ayak tırnaklarını da cilaladı." - C. Uçuk
- parlatmak
-i Bir yüzeyi düzgün ve parlak duruma getirmek, parlamasını sağlamak"Derdini anlayan birini bulmak sevinci küçük gözlerini parlatmıştı." - H. E. Adıvar
- silmek
-i Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek"Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi." - Ö. Seyfettin
- tazelemek
-i Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek"Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı." - Ç. Altan
- yeni gibi yapmak
- cilalamak, pasını çıkarmak, parlatmak, tazelemek