- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- engellemek
-i Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek"Gelgelelim bu yalnız, bu mutlu ölüm düşünü tek bir şey engellemektedir." - A. Ağaoğlu
- önlemek
-i Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak"Bir yerden kokusu çıkarsa baban vasıtasıyla önlemek isteyecekler." - S. Ali
- boşa çıkarmak
olumlu bir sonuç alınmasını engellemek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- sinirlendirici
- işini bozmak
- asap bozucu
- hayal kırıklığına uğratmak
- boşuna uğraşma
- engelleyen
- hedefine ulaşamamış
- asabiyet. frus'trating boşa çıkaran
- boşa çıkarmak, engel olmak, bozmak, engellemek, düş kırıklığına uğratmak, hüsrana uğratmak, sinirlerini bozmak
- hayal kırıklığına uğratmak: amacına engel olmak. frustrated boşuna didinmiş
- sinirlendirici.
- sinirli. frustra'tion aksiliğe çatma hissi