- bir zamanlar
zarf Zamanında, vaktiyle, eskiden, bir keresinde"Bir zamanlar, sertliğinden, karşında nefes alamazdık." - N. F. Kısakürek
- önceden
zarf Başlarken, başlangıçta, daha önce, evvelce"Bunlar çok önceden suç işlemişler, hapse girmemek için dağa çıkmışlardı." - N. F. Kısakürek
- önceki
sıfat Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık"Önceki başkan."
- eskiden
zarf Geçmiş zamanlarda, geçmiş çağlarda, geçmişte, mukaddema"Aynı şeyi eskiden de görmemiş miydim?" - A. Ağaoğlu
- bir zaman
zarf Geçmiş zamanda, eskiden, vaktiyle"Görsem Erenköyü'ndeki leylaklı bahçede / Canan'la bir zaman konuşup içtiğim yeri" - Y. K. Beyatlı
- vaktiyle
zarf Zamanında, uygun zamanda
- eskiden, önceden