- dolgu
isim Bir oyuğun, bir kovuğun içine doldurulan madde"Diş dolgusu."
- yerine getirmek
istenileni, gerekeni yapmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- dolgu yapmak
doldurmak"Diş dolgusu."
- icra etmek
yapmak
- kaplamak
-i Her yanını örtmek, istila etmek"Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu." - H. S. Tanrıöver
- karşılamak
-i Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek"Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı
- doldurmak
-i Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu
- dolmak
nsz Dolu duruma gelmek
- kabarmak
nsz Ağırlığı artmadan hacmi büyümek"Ekmek iyi kabardı."
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- doldurma
isim Doldurmak işi"Cesaretini toplamak için küçük kırbasına şarap doldurmayı unutmamıştı." - İ. O. Anar
- doyurmak
-i Açlığını gidermek"Hiç kimse bir diğerinin yerine karnını doyuramaz, hiç kimse bir başkasının uykusunu uyuyamaz." - İ. Özel
- hazırlamak
-i Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek"Bir çeyrek saat içinde bavullarımızı bile hazırlayamazdık." - Y. K. Karaosmanoğlu
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- şişmek
nsz İçi hava veya gazlarla dolarak gerilmek"Balon şişti."
- işgal etmek
bir yeri ele geçirmek"Çuhahane, bir kumaş fabrikasıydı, İstanbul'un işgali sırasında İngilizler yaktılar." - B. Felek
- tatmin etmek
karşısındakinin cinsel isteklerini gidermek
- bütünlemek
-i Eksiksiz duruma getirmek, tamamlamak
- doymak
nsz İsteği kalmayıncaya kadar yemek, açlığı kalmamak"Ben biraz zeytin, biraz salata, biraz patates, biraz da yemişle doyarım." - B. Felek
- doyumluk
sıfat Doyulacak miktarda olan"Doyumluk değil tadımlık."
- içini doldurmak
- dolduracak miktar
- doldurmak, dolmak, dolmak, kaplamak, yayılmak, yapmak, icra etmek, yerine getirmek, karşılamak, doyurmak, tatmin etmek, istiap haddi, istenilen/gereksinilen miktar
- dolmak kabarmak
- dolumluk
- dolup kabarmak
- eksiğin yerini doldurmak