- yem
isim Hayvan yiyeceği"Balıklara yem attık, suyun içi birbirine karıştı." - F. Otyam
- yemek
isim Yemek yeme, karın doyurma işi"Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni." - N. Cumalı
- yemek
-i Ağızda çiğneyerek yutmak"Adam o kadar çabuk yiyor ki hizmetçi ekmek yetiştiremiyor." - B. Felek
- besleme
isim Beslemek işi"Gerçekten tenimiz kendisini beslemeye mecbur olduğumuz için binlerce güçlüklere sebep olur." - N. F. Kısakürek
- yemek yemek
karın doyurmak"Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni." - N. Cumalı
- ot
isim, bitki bilimi Toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan, ilkbaharda bitip bir iki mevsim sonra kuruyan küçük bitkiler"Etrafımızda uzun otlar, yalçın kayalar vardı." - A. Gündüz
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- desteklemek
-i Destek koymak"Kapıyı ardından destekleyip varını yoğunu amcasının şerrinden koruyacaktı." - N. Hikmet
- yiyecek
isim Yenmeye elverişli olan her şey"İnsan barınacak yerler yaptı, yiyeceğini pişirerek yemeye başladı." - N. Hikmet
- tıkınmak
nsz Eline geçen yiyeceği oburca yemek"Vebali boynuna, bunların karınlarına sığdırdıklarını bir insan tıkınamaz." - H. R. Gürpınar
- akış
isim Akma işi
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- beslemek
-i Yiyecek ve içeceğini sağlamak"Okulun artıklarıyla otuz kişiden fazla insan besliyorduk." - H. E. Adıvar
- otlamak
nsz Hayvan, dolaşarak yerdeki ot, çimen, yaprak vb.ni yemek, yayılmak"Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor." - H. R. Gürpınar
- berelemek
-i Bereli duruma getirmek
- besin
isim Yenilebilir, beslenmeye elverişli her tür madde, azık, gıda
- gıda
isim Besin"Başka yerlerde süt, ekmekten üstün bir gıdadır." - B. Felek
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- otlatmak
-i Hayvanı veya sürüyü otlayabileceği bir yere götürmek, otlamaya bırakmak, otlamasını sağlamak
- beslenmek
nsz Kendini beslemek
- yedirmek
-i, -e Yemesini sağlamak
- yeme
isim Yemek işi"Aliş'e de buyur ettiler, ekmek, peynir ve üzümden ibaret yemeklerini yemeye koyuldular." - Halikarnas Balıkçısı
- zıkkımlanmak
nsz Bir şeyler yemek"Ne yapıp etmiş, sofrayı hazırlarken adamakıllı zıkkımlanmış." - S. M. Alus
- çevre yolu
isim Şehir trafiğini aksatmamak amacıyla yerleşim yerinin dışından geçen ve şehir yollarına bağlanan ana yol
- Uydu, Anten kolları üzerinde bulunan ve antenden gelen sinyalleri toplayan ekipman.
- bıkmış
- besleyici şey
- gıda almak
- gıdası olmak
- gına getirmiş
- ihtiyacını temin etmek
- malzemesini vermek
- yiyeceğini vermek
- ana demiryoluna bağlı hat
- beslemek, yiyecek vermek, beslenmek, yemek, gereksinimlerini sağlamak, beslemek, yiyecek, besin, yem, ot, mama
- besleyen çay veya ırmak
- bu malzemeyi makinaya veren cihaz
- geçirmek. feed on karnını doyurmak. feed up fazla yedirmek
- işlenecek malzemeyi makinaya verme
- merada
- merada.
- pas vermek
- usanmış. feeder yemek veren kimse
- yemek yiyen kimse veya hayvan
- çevre yolu.