- iflas etmek
bir kimse veya kuruluş için mahkeme kararıyla anaparasını yitirdiği açıklanmak, batmak"Her gün küçük tüccarlardan birisi iflasa sürükleniyordu." - N. Cumalı
- ümidini kırmak
umudunu kırmak"Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım." - A. Gündüz
- sınıfta bırakmak
sınıf geçmesine engel olmak"Birinci sınıf öğrencileri."
- bitmek
nsz Tükenmek"Dün akşam param bitmişti." - S. F. Abasıyanık
- hata
isim Yanlış"Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum." - İ. O. Anar
- zayıflamak
nsz Zayıf duruma gelmek"Biraz zayıflamış, kolalı beyaz yakalığı bollaşmıştı." - C. Uçuk
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- başarısız
sıfat Başarı göstermeyen, muvaffakiyetsiz"Başarısız bir öğrenci."
- ihmal etmek
savsamak, savsaklamak, boşlamak"Ama ben yaşımın toyluğuna kapılmış, ufak tefek ihmaller bulmuştum bu tercümede." - Y. Z. Ortaç
- kalmak
nsz Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek"Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." - T. Buğra
- boşa çıkarmak
olumlu bir sonuç alınmasını engellemek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- mutlaka
zarf Kesinlikle"Ben sözü, her okuyuşumuzda mutlaka gülümseten bir şiirine getirdim." - A. Kabaklı
- becerememek
- terketmek
- yapmamak
- bιrakmak vazgeçmek
- muvaffak olamamak
- başaramamak
- kuvveti kesilmek
- başaramamak, becerememek, başarısız olmak, geçememek, kalmak,
- geçememek
- kifayet etmemek
- çıkmamak