- baştan çıkarmak
kötü yola sürüklemek, doğru yoldan saptırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- aldatmak
-i Beklenmedik bir davranışla yanıltmak"Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi." - C. Meriç
- ayartmak
-i Baştan çıkarmak, doğru yoldan saptırmak"Allah'ı ileri sürerek kadınları ayartacak aklınca." - R. H. Karay
- cezbetmek
-i Kendine çekmek, bağlamak, etkilemek"Uzun boyu ve endamındaki zarafeti ile beni cezbetti." - H. C. Yalçın
- kandırmak
-i Kanmasını sağlamak, inandırmak, ikna etmek"Beni kendisiyle yalnız bırakmaya ve geceyi beraber geçirmeye kandırmak istiyor." - E. İ. Benice
- kanına girmek
birini öldürmek veya öldürtmek"Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı." - Ö. Seyfettin
- baştan çıkarma
- ayartmak, kandırmak
- baştan çıkaran