- aydınlatmak
-i Karanlığı giderip görünür duruma getirmek, ışıklandırmak"Işık yüzüne tam tepeden düşüyor ve onu iyice aydınlatıyordu." - T. Buğra
- açıklamak
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
- aydın
sıfat Işık alan, ışıklı, aydınlık"Aydın bir oda."
- bilgilendirmek
-i Bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak, haberdar etmek
- bildirmek
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice
- öğretmek
-i, -e Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak"Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." - R. H. Karay
- irfan
isim Bilme, anlama, sezme"Zira onun irfan seviyesi hakkında malumatım pek azdır." - R. H. Karay
- aydınlatma
isim Aydınlatmak işi, ışıklandırma
- bilgi vermek
- içyüzünü anlatmak
- aydınlatma.
- aydınlatmak, bilgi vermek, açıklamak
- aydınlatmak. enlightened bilgi edinmiş
- münevver. enlightenment ilim