- yetişkin
sıfat Yetişmiş, olgunlaşmış
- serbest bırakmak
tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek
- büyüme
isim Büyümek işi"Selim'in büyümesiyle ulu ağaca tırmanma özlemi de arttıkça arttı." - Halikarnas Balıkçısı
- büyütmek
-i Büyük duruma getirmek, genişletmek"Onun hicvi, yalnızca görüntüleri büyüten bir büyüteç değil." - N. Hikmet
- uzatmak
nsz Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak"Saç uzatmak. Tırnak uzatmak."
- genişletmek
-i Geniş duruma getirmek"Türkler fetihten sonra İstanbul'u, eskisine nispetle çok genişlettiler." - Y. K. Beyatlı
- germek
-i Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek"Yayı daha germe / Kıracaksın" - B. Necatigil
- gerilmek
nsz Germe işi yapılmak, gergin duruma gelmek, belirli bir uzama ile çekilmek"Koltuğunda şöyle bir gerilmiş, gülümseyerek yüzüme bakıyordu." - Y. Z. Ortaç
- büyümek
nsz Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük duruma gelmek"Büyür güzellikleri, vücutları, kısmetleri çocuklar uyurken." - F. H. Dağlarca
- genişlemek
nsz Geniş duruma gelmek, büyümek"Teleskopların kuvveti arttıkça bilinen gök cisimlerinin sayısı ve kâinatın hacmi de genişlemiştir." - M. Kaplan
- büyültmek
-i Bir şeyi büyük duruma getirmek, büyütmek"Art arda dizdiği engelleri gittikçe büyültüyor." - N. Uygur
- altmak
- büyümek genişlemek
- büyütmek, genişletmek, büyümek, genişlemek,
- "upon" ile tafsilâta girişmek. enlargement büyültme
- muhleti uzatmak