- yerine getirmek
istenileni, gerekeni yapmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- tatbik etmek
uygulamak
- zorlamak
-i Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek"Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk." - F. R. Atay
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- uygulamak
-i Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek"Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." - N. Uygur
- mecbur etmek
zorlamak"Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz." - R. E. Ünaydın
- icbar etmek
birine istemediği bir işi zorla yaptırmak, zorlamak, zorunda bırakmak
- güçlendirmek
-i Güçlü duruma getirmek, güç kazanmasını sağlamak"Dünyanın en ilginç ve muhteşem müzelerinden biri olan sarayı güçlendirmek için canla başla çalıştı." - T. Halman
- zorla yaptırmak
- sözünü geçirmek
- kuvvetlendirmek. enforceable uygulanabilir
- tatbik edilebilir. enforcement uygulama
- tatbik. law enforcement officer polis.
- zorla almak veya yaptırmak
- zorlamak, zorla yaptırmak, zorla elde etmek, zorla kabul ettirmek, uygulamak, yürütmek, infaz etmek