- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- göndermek
-i, -e Bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak, ulaşmasını, gitmesini sağlamak, irsal etmek"Hepimizi esir edip Malta'ya gönderecekleri ağızlarda dolaşıyordu." - H. E. Adıvar
- yollamak
-i, -e Göndermek"Hekim hademeleri aşağıya yolladı." - M. Ş. Esendal
- yayımlamak
nsz Kitap, gazete, dergi vb. şeyleri basmak ve dağıtmak, neşretmek"Türk Dil Kurumunun yeni yayımladığı kitapları gördüm."
- yaymak
-i, -e Bir şeyi açarak, düzelterek bir alanı örtecek biçimde sermek"Kardeşleri çardağın içine, dışına yatakları yayıyorlardı." - N. Cumalı
- neşretmek
-i Yaymak, dağıtmak, saçmak
- ifade etmek
anlatmak"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi
- ihraç etmek
yurt dışına mal veya hizmet satmak
- salmak
-i, -e Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek"Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı." - E. E. Talu
- fışkırtmak
-i Fışkırmasını sağlamak
- yayınlamak
- fışkırtan şey
- emitor
- göndermek, yollamak, vermek, yaymak, salmak