- fıskiye
isim Suyu yukarıya doğru, türlü biçimlerde fışkırtan ağızlık, fışkırık"Bu fıskiyenin sularını yıllarca neşeden çağıldar gibi duymuştum." - A. Ş. Hisar
- fırlatmak
-i Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak"Kalemi kâğıdı fırlatıp yatağıma koştum." - A. Kabaklı
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- kovmak
-i Sert veya küçük düşürücü sözlerle gitmesini söylemek, savmak, defetmek"Fethi Bey çalgıları kovdu, davul zurna istedi." - M. Ş. Esendal
- dışarı atmak
kovmak"Dışarıda karlar erimeye başlamış." - A. Ümit
- defetmek
nsz Kovmak"Eğer buraya karşı bir tecavüze kalkışırlarsa defedeceğim." - A. Gündüz
- fışkırtmak
-i Fışkırmasını sağlamak
- ejektör
isim Fışkırtıcı
- kapı dışarı etmek
- tahliye cihazı
- çıkarılan şey
- ani bir şekilde dışarı atmak
- azletmek. ejection çıkarma
- dışarı atmak, fırlatmak, kovmak, kapı dışarı etmek
- tüfek ve tabanca gibi silâhların namlularından boş kovanları atan cihaz.