- serbest bırakmak
tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek
- çözmek
-i Düğümlü, bağlı veya sarılı bir şeyi açmak
- açmak
-i Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek"Kapıyı açıp içeri giriyorum." - A. Ağaoğlu
- kurtarmak
-i Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak"İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur." - A. H. Çelebi
- kurtulmak
nsz Tehlikeli veya kötü bir durumu atlatmak"Beni musluğa götüren namuslu polisler kurtulduğumu görünce sevindiler." - A. Gündüz
- salıvermek
-i Bırakmak, koyuvermek, serbest bırakmak"Siz onları ben gelene kadar salıvermeyin lütfen, dedi." - A. Kulin
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- açılmak
nsz Açma işine konu olmak"Kasabada bir çırçır fabrikası açılmış." - A. Ümit
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- açılma
isim Açılmak işi"Vapur geri geri beyaz köpükler kabartarak açılmaya başlamış." - Ç. Altan
- kurtulma
isim Kurtulmak işi"Öyle ya, hasta olduklarını bilseler bu hastalıktan kurtulmaya çalışmazlar mı?" - O. V. Kanık
- dolaşmış bir şeyi çözmek
- kurtulma.
- çözülmek. disentanglement çözülme