- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- bozulmak
nsz Bozma işine konu olmak"Pazarlık bozulur, nişan bozulur, makine bozulur, mal bozulur." - B. Felek
- çürüklük
isim Çürük olma durumu
- azalmak
nsz Az denecek bir miktara inmek"Bakımsızlıklarla göçüp gitmiş bir cihan / Mevsimler soğumuş, sular azalmış" - F. H. Dağlarca
- çürüme
isim Çürümek işi
- fenalaşmak
nsz Kötü bir duruma girmek"İş fenalaştı."
- bozulma
isim Bozulmak işi"Evvelce pek meşhurken artık sesinin bozulmaya başladığı, inhitat zamanlarına geldiği söylenirdi." - A. Ş. Hisar
- kötüleşmek
nsz Kötü duruma gelmek"Havalar kötüleşti."
- alçalmak
nsz Alçak duruma gelmek, yüksekten aşağı doğru inmek"Rüzgâr gece beyaza boyanmış konduların üstüne doğru alçaldı." - L. Tekin
- gerileme
isim Gerilemek işi"Yüreğinde, gevşek bir isteksizlik, cayışa benzeyen tatsız bir gerileme vardı." - C. Uçuk
- küçülmek
nsz Büyükken herhangi bir sebeple küçük duruma gelmek"Pantolon yıkanınca küçüldü."
- kötüleştirmek
-i Kötü duruma gelmesine yol açmak
- gerilemek. deteriora'tion fenalaşma
- kötüleşmek, kötüye gitmek, kötüleştirmek
- çürüme.