- tasvir etmek
betimlemek"Bugün bu saadet tasvirlerinin üstlerine birer siyah tül çekildi." - A. H. Müftüoğlu
- anlatmak
-i, -e Bilgi vermek, izah etmek"Gece sabaha kadar düşündüğü şeyleri babasına da anlatmak isterdi." - P. Safa
- açıklamak
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
- betimlemek
-i Bir nesnenin, kendine özgü niteliklerini tam ve açık bir biçimde söz veya yazı ile anlatmak, tasvir etmek"Şair, bu kayığı bize şöyle betimleyecektir." - S. Birsel
- çizmek
-i Çizgi çekmek
- tasarlamak
-i Bir şeyin nasıl gerçekleşebileceğini düşünmek, zihinde hazırlamak"Nasıl bir iş edinmeyi tasarladığını anlıyorum şimdi." - N. Hikmet
- ifade etmek
anlatmak"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi
- tanımlamak
-i Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtmek ve açıklamak, tarif etmek
- tarif etmek
tanımlamak"Tarife kalkma bizi / Ne şuyuz ne de buyuz / Adem denen denizi / Arayan birer suyuz" - E. B. Koryürek
- tavsif etmek
nitelendirmek, niteliklerini söylemek
- vasıflandırmak
-i Nitelendirmek"Bu sözlerimizden dolayı bizi ukalalık veya hocalık taslamakla vasıflandıracaklar, olacaktır." - B. Felek
- tanımlamak, betimlemek, anlatmak,
- resmetmek. describable tarif edilebilir
- tavsifi mümkün
- tavsifi mümkün.