- kınamak
-i Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak, takbih etmek"Kınamazlar güzel sevse yiğidi / Güzel sevmek koç yiğide ar değil" - Karacaoğlan
- acımak
nsz Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak"Yağ acıdı."
- üzülmek
nsz Üzme işine konu olmak"Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi." - R. N. Güntekin
- beğenmemek
kuşku duymak, kuşku ile karşılamak"Biz çocuklar evimizi çok beğendik." - A. Kutlu
- esef etmek
üzülmek"Ötekilerin yüzünde onunki gibi esefle karışmamış, bambaşka bir öfke vardı." - T. Buğra
- teessüf etmek
acımak, üzülmek, yazıklanmak
- acınacak halde
- acıklı. deplorably acınacak surette.
- dolayı kederlenmek
- taraftar olmamak. deplorable müessif
- teessüf etmek, üzülmek