- teslim etmek
bir şeyi sahibine vermek
- serbest bırakmak
tutuklu veya gözaltında bulunan birini serbest, özgür duruma getirmek, tahliye etmek
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- kurtarmak
-i Bir canlıyı bir felaketten, tehlikeden veya zor durumdan uzaklaştırmak"İşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur." - A. H. Çelebi
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- sunmak
-i, -e Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek"Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." - B. Felek
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- iletmek
-i Götürmek, ulaştırmak, nakletmek, geçirmek"Bunların tek kaygıları gördüklerini, duyduklarını okurlara iletmektir." - S. Birsel
- yollamak
-i, -e Göndermek"Hekim hademeleri aşağıya yolladı." - M. Ş. Esendal
- bırakmak
-i Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- dağıtmak
-i Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak"Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı." - Y. K. Beyatlı
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- götürmek
-i Taşımak, ulaştırmak veya koymak"Yemeği götürmek için o an en uygun kişiydim." - A. Kutlu
- ulaştırmak
-i, -e Ulaşmasını sağlamak
- okumak
-i Bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek"Bana umutsuz bir sesle son raporları okudu." - F. R. Atay
- doğurtmak
-i, -e Doğurmasını sağlamak, doğurmasına yardım etmek
- tevdi etmek
vermek, bırakmak
- irat etmek
söylemek"Şenlik pansiyonerleri de ekseriyetle iratları düzgün kimseler değildir." - H. R. Gürpınar
- dogurmak
- çocuğu almak