- can sıkıntısı
isim Yapılacak bir iş olmaması ve hiçbir şeyle oyalanma imkânı bulunmaması sebebiyle duyulan tedirginlik, bunalım"Genç kadın, can sıkıntısıyla yüzünü ekşitti." - P. Safa
- keder
isim Acı, üzüntü, dert, sıkıntı, ızdırap, tasa"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- kederli
sıfat Acılı, üzüntülü, mükedder"Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı." - İ. A. Gövsa
- cesaretini kırmak
yürekliliğini gidermek, korkutmak
- dışkı
isim, biyoloji Sindirim sonunda anüs yoluyla dışarıya atılan besin artığı, kaka, bok, büyük abdest, kazurat
- mahzun etmek
üzüntü vermek"Bir gün gayet mağmum ve mahzun, bir gün de son derece neşeli ve uçarı." - N. F. Kısakürek
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- meyus etmek
üzmek"Gözlerde meyus bir sükûtun bütün esrarı ağlıyordu." - A. H. Müftüoğlu
- kederlendirmek
-i Keder, üzüntü duymasına yol açmak, acı vermek
- yeis
isim Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü"Seni bu derece derin bir ızdıraba, karanlık bir yeise düşüren şey nedir?" - H. C. Yalçın
- defi tabii
- dışkı.
- hevesini kırmak. dejected meyus
- kederlendirmek, hevesini kırmak
- mahzun. dejection neşesizlik