- büklüm
isim Kıvrım"Yırtılmış atılmış o kâğıtlar ki hayatım / Her parçası, her büklümü üstünde adın var" - M. C. Kuntay
- lüle
isim Bükülmüş, dürülmüş şey"Bir lüle kaymak."
- kıvırcık
sıfat Küçük küçük kıvrımları olan"Amcam ise kıvırcık saçlı, biraz daha uzun, sağlam ve kalınca yapılı, yüz çizgileri çok güzel bir gençti." - A. Kutlu
- bükmek
-i Sertçe çevirmek, kıvırmak"Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." - S. Birsel
- bükülmek
nsz Bükme işine konu olmak, katlanmak"Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı." - F. R. Atay
- kıvrım
isim Bükülmüş, kıvrılmış şeylerin oluşturduğu kat, büklüm"Elinde sımsıkı tutmakta olduğu perdenin kıvrımlarını bıraktı, köşeye çekildi." - N. Hikmet
- kıvrılmak
nsz Eğrilip bükülmek
- kıvırmak
-i Herhangi bir şeyi bükmek"Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi." - H. R. Gürpınar
- büküm
isim Bükme işi
- kâkül
isim Alna düşen kısa kesilmiş saç, perçem"Kâküllerini alnına düşürmüş, yanakları al al..." - A. İlhan
- bukle
isim Küçük lüle durumunda, kıvrımlı saç"Saçlarını arkaya atıp ensesine dökülen buklelerini kabarttı." - H. Taner
- saç lülesi
- bukle yapmak
- dalgalı çizgi
- helezoni şekil
- kıvrım bukle