- tuhaf
sıfat Acayip"Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı." - T. Buğra
- ilgi
isim İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk, aidiyet
- antika
sıfat Tarihsel bir döneme ait olan"Sofadaki antika yerli saat, ihtiyar göğsü hırlaya hırlaya ağır ölçülü vuruşlarla gece yarısını çaldı." - H. R. Gürpınar
- acayip
sıfat Sağduyuya, göreneğe, olağana aykırı, garip, tuhaf, yadırganan, yabansı"Acayip ve tempolu bir ses geliyor." - B. Felek
- garip
sıfat Kimsesiz, zavallı
- tuhaflık
isim Tuhaf olma durumu, yabansılık, garabet"Tercüme ilerledikçe tuhaflıklar insanı rahatsız etmeye başlıyor." - C. Meriç
- dikkatini çekmek
uyarmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- merak
isim Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek"Biraz sonra yine bazı sesler işittim / Merak ile merdivenin başına gittim" - E. B. Koryürek
- ucube
sıfat Çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan"Bakımsızlıktan, pislikten yaralı bereli, karınları şiş, yüzleri sarı, sıska iki ucube hâlinde süründükten sonra ölmüşler." - H. E. Adıvar
- garabet
isim Yadırganacak yönü olma, gariplik, tuhaflık"Bu kızda izahı güç bir garabet var." - P. Safa
- meraklılık
isim Meraklı olma durumu
- tecessüs
isim Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma"Yahya Kemal tecessüsü, üstelemeyi Doğuluların bir kusuru olarak görür." - S. Birsel
- tuhaf şey
- nadir şey
- bilseme, merak, garip, tuhaf şey
- dikkat çeken sey. curiosity shop hediyelik eşya dükkânı. out of curiosity sadece öğrenmek merakından ötürü. raise one's curiosity birisinin merakını uyandırmak
- dikkatini çekmek.