- baskı
isim Bir eserin basılış biçimi veya durumu"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- ezme
isim Ezmek işi
- meyve suyu
isim Meyveden elde edilen su
- baskı altında tutmak
özgürlüğünü engellemek, kısıtlamak"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- baskı yapmak
bir kimseyi bir işi yapmaya zorlamak, zor kullanmak"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- sıkma
isim Sıkmak işi"Bu vicdan azabının demirden pençesi yüreğini sıkmaya başlıyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- yok etmek
ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek
- basmak
-e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi
- dövmek
-i Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak"Harp Divanına vermeden önce şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" - H. E. Adıvar
- kırılmak
nsz Kırma işine konu olmak, bir veya birçok parçaya ayrılmak
- gadretmek
-e Haksızlık etmek
- zulmetmek
-e Eziyet etmek, işkence etmek"Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun." - N. F. Kısakürek
- öğütmek
-i Tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek
- heves
isim İstek, eğilim, arzu, şevk"İşin doğrusu birbirimizin özel yaşamını öğrenmeye ne vaktimiz olurdu ne de hevesimiz." - R. Mağden
- ezmek
-i Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek"Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." - E. B. Koryürek
- tutku
isim İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras"Her yeni şiir derinlerdeki içgüdülerin, tutkuların yeni biçimlerde verilişidir." - B. Necatigil
- kalabalık
isim Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- düşkünlük
isim Düşkün olma durumu, iptila"Alçak gönüllü bir aydın. Hiç gösteriş düşkünlüğü yok." - N. Cumalı
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- tazyik etmek
zorlamak, baskı yapmak"Bütün kanı göğsünü çatlatacak bir tazyikle kalbine hücum ediyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- izdiham
isim Aşırı kalabalık, yığılma"Tıbbiyeli uzaklaşır fakat o izdiham içinde kızın teyzesi kaybolur." - P. Safa
- buruşmak
nsz Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar oluşmak"Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş." - R. N. Güntekin
- ezilmek
nsz Ezme işine konu olmak"Altın tas içinde kınam ezildi / Gümüş tarak ile zülfüm düzüldü" - Halk türküsü
- sıkıstırmak
- düşkünlük.
- ezilmek.
- ezmek, sıkıştırarak ezmek, izdiham oluşturmak, sıkışıp tepişmek, izdiham, kalabalık, sıkma meyve suyu, abayı yakma, aptalca aşk
- kalabalık ezmek