- para etmek
değeri olmak"Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı." - F. Otyam
- gider
isim Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf"Böylece temizleyici giderlerinden tasarruf ettiklerini sanırım." - H. Taner
- masraf
isim Harcanan para, gider"Çiftlik kâhyası her sene uzun bir masraf defteri gönderir." - H. R. Gürpınar
- ücret
isim, ekonomi İş gücünün karşılığı olan para veya mal"Ücret hizmet mukabilidir. Ne yapıyorsun ki sana para verelim?" - N. Hikmet
- değer
isim Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet"İnsan bir şeyin değerini ondan yoksun kalınca anlıyor." - Halikarnas Balıkçısı
- harcama
isim Harcamak işi, sarf
- sermaye
isim, ekonomi Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta, resülmal"Komisyoncu demek, metelik sermayesi olmayan tüccar demektir." - A. Gündüz
- zarar
isim Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." - M. Ş. Esendal
- ziyan
isim Zarar"Ziyanımız, ölçülere sığmayacak kadar büyüktür." - R. E. Ünaydın
- fiyat
isim Alım veya satımda bir şeyin para karşılığındaki değeri, eder, paha"Fiyatı her ne ise derhâl tediye ederim." - N. Hikmet
- mal olmak
bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak"Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı." - Ö. Seyfettin
- tutar
isim Nicelik bakımından bir şeyin bütünü
- kıymet
isim Değer"Bir özleyiş ve bir korkudan sonra bayrağın kıymetini ne kadar daha başka, ne kadar daha yakından duyuyordum." - R. E. Ünaydın
- maliyet
isim, ekonomi Üretimde bir mal elde edilinceye değin harcanan değerlerin toplamı
- bedel
isim Değer, fiyat, kıymet
- hesaplamak
-i Hesap işlemini yapmak, hesap etmek
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- olmak
nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık
- paha
isim Değer, fiyat, eder
- eder
isim Fiyat, paha, değer"Bu kitabın ederi ne kadar?"
- değmek
-e Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek"Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik." - Y. Z. Ortaç
- CIF
Teknolojik Ürünler, Ortak Değişim Biçimi. CIF Kamera, küçük boyutlu bir telefondaki bütünleşmiş kamera modülüdür. 352x288 piksel çözünürlüğünde fotoğraflar çeker. CIF Görüntüler hafızada görece daha az yer tutar ve telefonun ekranındaki görüntü kalitesi iyidir.
- fiyatı olmak
- pahası olmak
- dava masrafları
- fiyat maliyet zarar
- fiyat, değer, paha, masraf, maliyet, mal olmak, değerinde olmak, etmek, yapmak, maliyet hesaplamak
- kıymette olmak
- malolmak