- şaşırmak
nsz Ne yapmak gerektiğini bilememek, nasıl davranacağını kestirememek, içinden çıkamamak"Genç kızlar erkeklerin iltifatlarına nasıl karşılık vereceklerini şaşırmışlardı." - M. Yesari
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- yıkmak
-i Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek"Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı." - M. Ş. Esendal
- karıştırmak
-i, -e Karışma işini yaptırmak
- yenmek
-i Savaş veya yarışmada üstünlük sağlamak, üstün gelmek"Kahramanlar daima yenmek veya düşmanlarını yendikten sonra da yine yenecek düşman bulmak isterler." - A. Ş. Hisar
- utandırmak
-i Utanmasına yol açmak, utanacak bir duruma düşürmek, mahcup etmek"Muallâ Hanım'a o zamana kadar beni çok utandıran bir sual sormakta mahzur görmedim." - P. Safa
- şaşırtmak
-i Şaşırmasına sebep olmak"İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi." - A. H. Çelebi
- boşa çıkarmak
olumlu bir sonuç alınmasını engellemek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- afallatmak
-i Şaşkınlığa düşürerek sersemleştirmek
- kötüleştirmek
-i Kötü duruma gelmesine yol açmak
- kahretmek
-i Ezmek, perişan etmek
- ciddileştirmek
- kafasını karıştırmak
- zihnini karıştırmak
- kahretmek. confounded şaşırmış
- karıştırmak, allak bullak etmek, birbirine katmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak
- mahcup etmek karmakarışık bir hale sokmak