- el koymak
bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- algılamak
-i Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyu organlarıyla kavramak, idrak etmek"Kokuyu daha iyi algılamak için burnumu iyice gömüyorum yastığa." - A. Ümit
- haczetmek
-i, hukuk Bir alacağın ödenmesi için borçlunun geçim ve mesleğinde gerekli olan şeyler dışında kalan para, aylık veya malına icra dairesi el koymak
- müsadere etmek
zor alıma çarpmak
- istimlak etmek
kamulaştırmak"Yolun planları, projeleri yapılmış, istimlak emirleri çıkarılmıştı." - A. Kulin
- zaptetmek
- kamulaştırmak. confisca'tion müsadere