- onaylamak
-i Yapılan bir işi doğru ve yerinde bularak kabul etmek, tasdik etmek, tasdiklemek"Bu kitabın ahlak bozucu olduğunu elbet siz de onaylarsınız." - S. Birsel
- tasdik etmek
doğrulamak
- doğrulamak
-i Bir şeyin doğru olduğunu ortaya koymak, desteklemek, gerçeklemek, teyit etmek, tasdik etmek"Ağzı kilitli halktan ve senden başka beni doğrulayan yok." - N. F. Kısakürek
- teyit etmek
gerçeklemek
- kuvvetlendirmek
-i Güçlenmesini sağlamak, gücünü artırmak"Garp medeniyetine girmek ve Türk harsını kuvvetlendirmek, Türkçülüğün ikiz çocuklarıdır." - O. S. Orhon
- saptamak
-i Bir şeyi belirgin kılmak, tespit etmek"Erotik değil ama toplumu pornografiye sürükleyen koşulları saptıyor." - S. İleri
- tespit etmek
bir şeyi sağlam bir biçimde yerleştirmek, oynamaz duruma getirmek, saptamak
- belgelemek
-i Bir olgunun doğru olduğunu belge ile göstermek, ortaya çıkarmak, tevsik etmek"Bazı işlerde konuşmanın yasak edilmesi, dilin toptan yetersizliğini belgelemez." - N. Uygur
- sağlama bağlamak
sağlam kazığa bağlamak"En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı." - F. R. Atay
- kabul etmek
- şahadetname vermek
- doğrulamak, pekiştirmek, onaylamak