- birleşik
sıfat Bir araya gelmiş, birleşmiş olan, müttehit
- bileşik
sıfat Birleşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep
- mürekkep
isim Yazı yazmak, desen çizmek veya basmak için kullanılan, türlü renklerde sıvı madde"Delikanlının elinden yere kocaman bir mürekkep şişesi düşüp patladı." - R. N. Güntekin
- birleşik kelime
isim, dil bilgisi Yeni bir kavramı karşılamak üzere belirtisiz isim tamlamalarından, sıfat tamlamalarından, isnat gruplarından, birleşik fiillerden, ikilemelerden, kısaltma gruplarından veya kalıplaşmış çekimli fiillerden oluşan kelimeler: yer çekimi, han
- alaşım
isim, kimya Bir metalin belli oranlarda bir veya birkaç metalle ergimesiyle oluşan yeni metal, halita
- Site
Internet üzerindeki bir hizmet biriminin adresi.
- anlaşmak
nsz Düşünce, duygu, amaç bakımından birleşmek, antant kalmak"Bakın böylesine bir dilimiz olmasaydı, nasıl anlaşacaktık şimdi?" - N. Uygur
- artırmak
-i Artmasını sağlamak, çoğaltmak"Bu sıcak ve içten ses Fikret'i hayata bağlıyor, yaşama sevincini artırıyordu." - R. Enis
- birleştirmek
-i, -le Bir araya getirmek"Bu müşterek duygu ve anlayış birçok zevkleri birleştirir ve bir topluluk meydana getirirdi." - A. Ş. Hisar
- eklemek
-i Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek"Bahçeye doğru bir çıkma mutfak yaptırmış, bu koca balkonu eklemiştir." - T. Buğra
- katmak
-i, -e Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak"Sirkeye su katmak."
- terkip
isim Birleşim, birleştirme, bir araya getirme
- bileşim
isim Bileşme işi"Mustafa Kemal Dil Kurumunu, Tarih Kurumunu ulusal bir bileşim yaratılsın, ulusal bir bilinç doğsun diye kurmuş." - A. İlhan
- halita
isim, kimya Alaşım
- karışım
isim Birden çok şeyin karıştırılmasıyla elde edilen veya ortaya çıkan şey"Melez bir insan ırkının karışımı, bu adama kuvvet vermiş." - M. Ş. Esendal
- terkip etmek
birleştirmek, bir araya getirmek
- şiddetlendirmek
-i Şiddetini giderek artırmak
- birleşik sözcük
Türkçe-Dil Bilgisi, Ses düşmesi, ses türemesi, sözcük türü kayması veya anlam kayması bakımlarından aralarına ek giremeyecek kadar kalıplaşmış iki veya daha fazla yardımcı sözcükten meydana gelen sözcük.
- uzlaşmak
nsz Aralarındaki düşünce veya çıkar ayrılığını, karşılıklı ödünlerle kaldırarak uyuşmak, karşılıklı anlaşmak ve mutabık kalmak, antant kalmak"O vakit politika ile mücerret ilmi birbiriyle gayet kolay uzlaşır şeyler sanıyordum." - R. N. Güntekin
- bir bütün haline getirmek
- katmak, eklemek, artırmak, birleştirmek, bileşik, bileşim,
- bileşik kelime
- bileşik sözcük
- bileşim alaşım
- borç konusunda anlaşmak. compound a felony menfaat karşıIığında suçluyu dava etmekten vazgeçmek veya suçunu örtbas etmek. compound with ile... anlaşmak
- içinde binalar bulunan etrafı duvarla çevrili arazi.
- kimyasal bileşik
- uzlaşmak.