- denk gelmek
uygun düşmek, uygun gelmek
- tesadüf etmek
rastlamak, rast gelmek"Öyle bir tesadüf olsa ki bir saatçik şu doktorla oturup konuşabilse!" - M. Ş. Esendal
- uyuşmak
nsz Soğuk, basınç vb. yüzünden vücudun bir yerinde, duygu ve hareket geçici olarak azalmak"Öğle yemeğinden sonra sinirlerim uyuştu, ufak bir uyku kestireyim diye kompartımanımda uzandım." - A. Haşim
- rastlamak
-e Bir kimse ile karşı karşıya gelmek, karşılaşmak, rast gelmek, tesadüf etmek"Hava kararmaya başladığında, mezarlıkta sadece bir kişiye rastladı." - İ. O. Anar
- uymak
-e Ölçüleri birbirini tutmak"Ayakkabı ayağına iyi uydu."
- çatışmak
nsz, -le Birbirine çatmak veya çatılmak"Ulu denizin üstünü çatışan, şimşeklenen kara bulutlar sardı." - Y. Kemal
- mutabık
sıfat Birbirine uyan, aralarında anlaşmazlık olmayan"Cadde açılmadan evvel mutabıklarının harabeleriyle henüz bir duvarı duruyordu." - A. H. Çelebi
- bağdaşmak
-le Anlaşmak, uzlaşmak, uymak, imtizaç etmek"Gerçekle bağdaşmayan ihtiraslar, insanın duygusunu hüzünden tedirginliğe hatta tiksintiye kadar zorluyor." - T. Buğra
- rastlaşmak
nsz, -le Birbiriyle karşılaşmak, birbirine rastlamak, tesadüf etmek"Eve geldiğiniz, gittiğiniz, bir yerde rastlaştığımız zaman elimi saygıyla öpmezseniz hatırım kalır." - N. Hikmet
- çakışmak
-le Birbirine geçip kenetlenmek, takılmak
- aynı zamana rastlamak
- mütesadif
- aynı zamana rastlamak, çatışmak,
- aynı zamanda meydana gelmek
- bir olmak. coin'cident birbirine rast gelen
- birbirine uyan. coin'cidence tesadüf
- rastlantı. coinciden'tal rastlantı eseri olan
- tesadüfi. coinciden'tally tesadüfen
- with ile rastlaşmak
- şans eseri olarak
- şans eseri olarak.