- bahsetmek
-den Bir konu üzerinde söz söylemek, konuşmak"Annesine eziyet ettiğine inandığı babasından fazla bahsetmek istemediğini sezdim." - A. Kabaklı
- alıntılamak
-i, -den, edebiyat Bir yazıya başka bir yazarın yazısından cümle veya cümleler almak, alıntı yapmak, aktarmak, iktibas etmek"Oyundan alıntıladığı bir iki sahne, belleğimizin bize musallat ettiği iz düşümlerden oluşmadır." - S. İleri
- davet etmek
çağırmak
- çağırmak
-i Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek"Etrafına bakındı fotoğrafçıları çağırmak için." - A. Kulin
- anmak
-i Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak"Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım." - P. Safa
- aksetmek
-den Ses bir yere çarpıp geri dönmek, yankılanmak, yankı vermek"Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla / Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi" - Y. K. Beyatlı
- değinmek
-e Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek"Gündüz yüzme havuzunda açmadığı bir konuya değinmek gereksinmesi duyuyordu." - N. Cumalı
- zikretmek
-i Adını söylemek, sözünü söylemek, anmak
- alıntı yapmak
- hatıra getirmek
- mahkemeye celbetmek
- mahkemeye çağırmak
- mahkemeye çağırmak, celpname göndermek, bahsetmek, adından söz etmek, örnek olarak vermek/göstermek