- önünü kesmek
yolunu kesmek"Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor." - A. Ümit
- baskı altında tutmak
özgürlüğünü engellemek, kısıtlamak"Baskı yanlışlıkları yüzünden kapatılan gazeteler vardı." - A. Ş. Hisar
- can vermek
ölmek
- vefat etmek
ölmek"Dört sene evvel kaybettiği karısı Emine Hanım'ın vefatıyla bütün sevgisini, ümidini, hazzını, şefkatini oğluna vermişti." - A. H. Çelebi
- indirimli
sıfat Fiyatında değer düşürümü yapılmış, tenzilatlı, iskontolu
- boğma
isim Boğmak işi
- bastırmak
-i Basma işini yaptırmak"Çok güçlüydü, bastırdı, omuzlarını yatağa yapıştırdı âdeta." - T. Dursun K
- makara
isim Üzerine iplik, tel, şerit vb. sarılan, kenarları çıkıntılı, ekseni boyunca delik silindir, bobin
- tıkamak
-e, nsz Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak"Ahmet kızın ağzına bir mendil tıkadı." - S. F. Abasıyanık
- durdurmak
-i Durmasını sağlamak"Sızıntıları durdurmadan, bir önlem almadan ne diye bütün kitapları, eşyaları taşıdık ki!" - A. Ağaoğlu
- kısmak
-i Sesi azaltmak, alçaltmak"Radyoyu biraz kısar mısın?"
- yutmak
-i Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- ölmek
nsz Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek"Şerefli insanlar olarak yaşayacak, şerefli insanlar olarak öleceğiz." - E. M. Karakurt
- gebermek
nsz Sevilmeyen bir kişi ölmek"Kayıkla gelip kurtarmasalardı satlıcandan geberecektim." - S. F. Abasıyanık
- rahmetli olmak
ölmek"Ben, rahmetli pederden miras kalan bakkal dükkânını işletirim." - A. Ümit
- tıkanmak
nsz Tıkama işine konu olmak"Anlattıklarını dinledikçe sanki hava borum tıkanmış da deniz baskısından iliklerim gözlerimden pırtlıyormuş gibi sıkılıyorum." - Halikarnas Balıkçısı
- bastırma
isim Bastırmak işi"Leylâ, çayırın öbür ucuna kaçarak içinden gelen gülmeleri bastırmaya çalışır." - S. Birsel
- sıkıştırma
isim Sıkıştırmak işi
- tıkama
isim Tıkamak işi"Tırmanıp gedikten girer girmez toprak dolu çuvallarla burayı tıkamaya çalışan insanlarla yüz yüze geldi." - İ. O. Anar
- boğmak
isim Boğum yeri
- boğulmak
nsz Boğma işine konu olmak
- jikle
isim Motorlu taşıtların yüksek devirde çalışması için fazla benzin akışını sağlayan alet
- boğucu
- ağzını kapatma
- boğmak, boğulmak, tıkamak, tıkanmak, tıkabasa doldurmak, boğma, boğulma, kodes
- eğri yutmak
- heyecandan konuşamamak
- kısıcı
- nefesini kesmek
- tıkamak boğmak