- konuşma
isim Konuşmak işi"Hurşit hiç karışmıyordu konuşmaya." - A. Kulin
- hoşbeş
isim Hatır sormak amacıyla söylenen ilk sözler"Konaktaki hoşbeş merasimi de yerine getirildi." - P. Safa
- hoşsohbet
sıfat Güzel ve tatlı konuşan (kimse)"Pekâlâ sevimli, nazik, terbiyeli, hoşsohbet bir çocuktu." - R. N. Güntekin
- laf etmek
söz etmek"Galiba ızdırabın ne olduğunu tecrübe edenler için saadet boş laf." - E. İ. Benice
- teklifsiz konuşma
isim Senli benli, samimi, resmî olmadan konuşma ve davranma
- hoşbeş etmek
sohbet etmek"Konaktaki hoşbeş merasimi de yerine getirildi." - P. Safa
- sohbet
isim Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl"Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu." - H. C. Yalçın
- geyik muhabbeti
isim Yararsız, uzun uzadıya konuşma
- çene çalmak
gevezelik etmek"Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu." - H. E. Adıvar
- sohbet etmek
dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirmek, söyleşide bulunmak, yârenlik etmek, hasbihâl etmek"Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu." - H. C. Yalçın
- söyleşmek
nsz, -le Karşılıklı konuşmak, hasbihâl etmek, sohbet etmek"Teşrifiniz vaki olursa o gece sahura kadar uzun uzun söyleşiriz." - A. Kabaklı
- gevezelik etmek
saçma sapan konuşmak, zevzeklik etmek"Gevezeliklerine tam zamanında son vermişler." - N. Hikmet
- söyleşi
isim Arkadaşça, dostça karşılıklı konuşma, hasbihâl, sohbet"Her söyleşisinde lafı döndürüp dolaştırmasından bıkmışlardı." - M. Mungan
- sohbet etmek.
- lakırdı
- kasavan
- samimi konuşmak
- teklifsizce konuşmak
- birkaç cins ötücü kuş.
- sohbet etmek, laklak etmek, muhabbet etmek, sohbet, muhabbet, hoşbeş