- herhâlde
zarf Büyük bir ihtimalle"Bir yerde köfte filan kızartılıyordu herhâlde." - O. V. Kanık
- tabii
sıfat Doğada olan, doğada bulunan
- emin
sıfat Güvenli"Bebesini emin ellere mi bırakmıştı acaba?" - A. Kulin
- evet
edat "Öyledir" anlamında kullanılan bir doğrulama veya onaylama sözü, olur, oldu, peki, tamam, ya, beli, ha, he"Evet, bu bahsin en canlı noktası buradadır." - Y. K. Beyatlı
- kuşkusuz
sıfat Kuşkusu olmayan, işkilsiz, şüphesiz
- muhakkak
sıfat Doğruluğu, gerçekliği kesin olarak bilinen, gerçekliği kesinleşmiş"Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur." - N. Hikmet
- şüphesiz
sıfat Şüphesi olmayan, kuşkusuz
- elbette
zarf Her hâlde, şüphesiz, kuşkusuz, elbet"Bu şato sahibi elbette şatonun her şeyiyle uğraşmak zorundadır." - A. Kabaklı
- kesinlikle
zarf Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, kesinkes, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen, banko"Kimsenin üzerinde durmadığı birkaç ünlü kişiden birisi de kesinlikle o idi." - T. Buğra
- mutlaka
zarf Kesinlikle"Ben sözü, her okuyuşumuzda mutlaka gülümseten bir şiirine getirdim." - A. Kabaklı
- tabii ki
- ille de
- illâ ki
- kesinlikle, tabi, elbette