- canlı
sıfat Canı olan, diri, yaşayan"Bütün canlıların kendilerini yarı baygın, uykulu, hareketsiz bir tembelliğe bıraktıkları saatler başlamıştı." - N. Cumalı
- işlek
sıfat Çok işleyen, canlı, hareketli"İki harp esnasında, burası kolay kazançların, vurgunculuğun en işlek merkezlerinden biriydi." - Y. K. Karaosmanoğlu
- işi olmak
yapacak bir şeyi bulunmak"İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir." - S. F. Abasıyanık
- yoğun
sıfat Hacmine oranla ağırlığı çok olan, kesif
- faal
sıfat Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif"Medeni milletler arasında faal bir unsur olabileceğimizi ispat etmemiz lazımdır." - F. R. Atay
- meşgul olmak
vaktini vermek, uğraşmak, oyalanmak"Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." - S. F. Abasıyanık
- meşgul
sıfat Bir işle uğraşan, iş görmekte olan"Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." - S. F. Abasıyanık
- kalabalık
isim Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu"Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum." - A. Haşim
- hareketli
sıfat Hareketi olan, yer değiştirebilen, devingen, müteharrik, mobilize
- boş bırakmamak
para, yiyecek vb. şeylerle yardım etmek"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- işgüzar
sıfat Gereği yokken, genellikle kendini göstermek için işe karışan (kimse)
- meşgul etmek
vaktini almak"Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." - S. F. Abasıyanık
- meşgul, başı karışık, hareketli, işlek, faal, meşgul olmak, başını bir şeyle karıştırmak,