- yüzü kızarmak
utanmak
- utanma
isim Utanmak durumu, arlanma, teeddüp"İradesizliğimden utanma duymamaya da alıştım." - R. H. Karay
- allık
isim Al olma durumu"Yanaklarının allığından kinaye, ona alyanak lakabını takmışlar." - S. M. Alus
- kızarmak
nsz Kırmızı veya ona yakın bir renk almak"Nihat, yüzü kızarmış, alçak sesle söylendi." - P. Safa
- utanmak
nsz Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, mahcup olmak"Düğün sofrasında kendisinden başka böyle çatal tutanı göremeyince pek utandı." - A. Gündüz
- kızarma
isim Kızarmak işi
- kızartmak
-i Kızarmasına neden olmak"Güneş domatesleri kızarttı."
- kızartı
isim Kızarmış yer
- mahçup olmak
- kırmızımsı bir renk. blusher yüzü kızaran kimse. blushful yüzü kızaran. blushingly yüzü kızararak.
- kızarma utanma
- pembelik. at first blush ilk bakışta. blush rose pembe renkli bir çeşit gül
- utanmak, kızarmak, utançtan kızarmak, utanma, utanıp kızarma