- gözü kalmak
elde edemediği bir şeye karşı isteği sürmek
- acıkmak
nsz Yemek yeme gereksinimi duymak"Onların da karnı acıkmış olacak ki söz yemekten açıldı." - F. Otyam
- haset etmek
kıskanmak"Gözlerinde bir fena haset kıvılcımı, bir bayağılık yakalıyordu." - R. N. Güntekin
- çok görmek
yadırgamak"Bana matematik çok kolay geldi." - F. R. Atay
- gıpta etmek
imrenmek"Gıptayla bakıp zaman zaman gökyüzüne / Rüzgârları hür, kuşları hür zannederiz" - A. N. Asya
- kıskanmak
-i, -den Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak"Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım, kıskanırım" - Âşık Ali İzzet
- çekememek
-i Çekme işini yapamamak
- istemeyerek vermek, çok görmek, içine oturmak