- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- şaşırtmak
-i Şaşırmasına sebep olmak"İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi." - A. H. Çelebi
- eziyet etmek
zahmet ve sıkıntı vermek, canını yakmak
- azap vermek
acı çektirmek, üzmek"Azabın, biliyorum, ölümden daha derin / Baba, isyan etmesin gökyüzüne kederin" - F. N. Çamlıbel
- cinnet getirtmek
- çileden çıkartmak
- bozmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak
- ifsat etmek. bedevilment çileden çıkartma.