- yer almak
bir işi hazırlayanlar arasında bulunmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- kulak kesilmek
büyük bir dikkatle dinlemek"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın
- kulak vermek
merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak"Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın "Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum." - H. C. Yalçın
- hizmet etmek
iş görmek, çalışmak"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- hizmetinde olmak
birinin yanında çalışmak, işlerini yapmak"Vatan, evladının hizmetini bekliyor." - Ö. Seyfettin
- laf dinlemek
söz dinlemek"Galiba ızdırabın ne olduğunu tecrübe edenler için saadet boş laf." - E. İ. Benice
- tedavi etmek
ilaçla iyileştirmek, sağaltmak"Doktorlar hastaları tedavi için perhiz verir, bıçak, ilaç kullanırlar." - M. Kaplan
- bakmak
-e Bakışı bir şey üzerine çevirmek"Zamanla nasıl değişiyor insan / Hangi resmime baksam ben değilim" - C. S. Tarancı
- uğraşmak
-le Bir iş üzerinde sürekli çalışmak"Muhacir kümeleri arasında, ekmek dağıtmakla uğraşan yaşlıca bir adama seslendi." - P. Safa
- gitmek
-e Bir yere doğru yönelmek
- ilgilenmek
-le İlgi göstermek, alakalanmak"Tarlaları gezdim, okuluma gittim, çocukları tanıdım, köylülerle ilgilendim." - H. E. Adıvar
- dikkat etmek
duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- meşgul olmak
vaktini vermek, uğraşmak, oyalanmak"Belediye doktoru, kışın kimya tecrübeleri ile meşguldü." - S. F. Abasıyanık
- bulunmak
nsz Bulma işine konu olmak"Yerde para bulundu."
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- eşlik etmek
bir solist, bir çalgı veya orkestra ile birlikte müzik icra etmek, refakat etmek
- devam etmek
başlanmış bir iş sürmek
- katılmak
nsz, -e Katma işi yapılmak"Süte su katılmış."
- iştirak etmek
katılmak
- üzerine almak
bir işi görev edinmek, deruhte etmek"Gerinerek kollarını yana doğru açarken başını divanın yastıkları üzerine koyuyor." - E. M. Karakurt
- refakat etmek
beraberinde gitmek, arkadaşlık etmek, eşlik etmek"Nice yıllar devam eden bir refakatin hatırası bundan mı ibaretti?" - A. Ş. Hisar
- dinlemek
-i İşitmek için kulak vermek"Konağın hesabını sen söylersin, ben de dinlerim." - A. Ş. Hisar
- mukayyet olmak
korumak, gözetmek
- dikkatini vermek, dinlemek, bulunmak, katılmak, hazır bulunmak, ilgilenmek, bakmak, hizmet etmek
- hazır bulunmak
- maiyetinde bulunmak