- söz vermek
bir işi yapacağını kesinlikle bildirmek
- her hâlde
zarf Kesinlikle"Her hâlde gelmelisiniz."
- güvence altına almak
koruma sorumluluğunu üstlenmek
- güvence vermek
bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek
- onaylamak
-i Yapılan bir işi doğru ve yerinde bularak kabul etmek, tasdik etmek, tasdiklemek"Bu kitabın ahlak bozucu olduğunu elbet siz de onaylarsınız." - S. Birsel
- tasdik etmek
doğrulamak
- sağlamlaştırmak
-i Sağlam bir duruma getirmek, pekiştirmek
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- temin etmek
korkusunu gidermek, güven vermek
- doğrulamak
-i Bir şeyin doğru olduğunu ortaya koymak, desteklemek, gerçeklemek, teyit etmek, tasdik etmek"Ağzı kilitli halktan ve senden başka beni doğrulayan yok." - N. F. Kısakürek
- garanti etmek
bir şeyle ilgili olarak güvence vermek"Hatice'nin garantisi altında işini yürütmekten başka bir şeye bakmıyordu." - T. Buğra
- ikna etmek
inandırmak, kandırmak"Sinirleniyor, kendi kendimi ikna için daha ısrarla, daha fazla konuşuyordum." - S. F. Abasıyanık
- inandırmak
-i, -e İnanmasını sağlamak"Annem, içerken babama kesinlikle karışılmaması gerektiğine kendini de inandırmıştı beni de." - E. Şafak
- mutlaka
zarf Kesinlikle"Ben sözü, her okuyuşumuzda mutlaka gülümseten bir şiirine getirdim." - A. Kabaklı
- belgelemek
-i Bir olgunun doğru olduğunu belge ile göstermek, ortaya çıkarmak, tevsik etmek"Bazı işlerde konuşmanın yasak edilmesi, dilin toptan yetersizliğini belgelemez." - N. Uygur
- güvenceye almak
- şahadetname vermek
- inandırmaya çalışmak, güven vermek, garanti etmek, iknaya çalışmak, inandırmak, sigortalamak, kesinleştirmek, garanti etmek, sağlamlaştırmak, temin etmek