- öne sürmek
birini ilk önce harekete geçmesi için önermek"Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor." - A. Ümit
- ileri sürmek
öne doğru yürütmek
- üzerinde durmak
bir işe önem vermek, bir işle yakından, sürekli ilgilenmek"Donanan minareler sanki yolun üzerinde yakılan meşalelerdir." - R. E. Ünaydın
- iddia etmek
sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek"Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu." - T. Buğra
- açıklamak
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- belirtmek
-i Açıklamak, tebarüz ettirmek"Üzüntülerini, kırgınlıklarını dudak büküp susarak belirtir." - N. Cumalı
- demek
nsz Söylemek, söz söylemek"Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar." - B. Felek
- teyit etmek
gerçeklemek
- savunmak
-i Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek
- teyit
isim Gerçekleme
- hakkını ispat etme. assertory iddia eden.
- iddia etmek assert one' rights hakkını öne sürmek. assertive iddiacı. assertively öne sürerek. assertion iddia
- iddia etmek, bildirmek, açıklamak, hak iddia etmek, hakkını savunmak, sözlerle savunmak, olduğunu göstermek, belirtmek, üzerine basarak belirtmek
- ispat ve iddia ile beyan etmek