- kavga etmek
birbiriyle atışmak, dövüşmek"O zamanlar kavga etmeyi bilmek bizim için çok önemliydi çünkü kavga yaşam biçimimizdi." - A. Ümit
- müdafaa etmek
savunmak, korumak"Bu kuyruk acısıyla kendilerini müdafaaya kalkıştılar." - A. H. Çelebi
- iddia etmek
sözünde direnmek, bir iddia ileri sürmek"Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu." - T. Buğra
- itiraz etmek
bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkmak, karşı çıkmak"Benim bunlara itirazım yoktu. Tek itirazım, annemin oynamaya kaldırılmasıydı." - A. Kutlu
- ispat etmek
kanıtlamak"Benimkinin amcama ait olduğunu ispat için şahitlerim ve vesikalarım vardır." - R. N. Güntekin
- savunmak
-i Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek
- tartışmak
nsz, -le Bir konu üzerinde, birbirine ters olan görüş ve inançları karşılıklı savunmak
- bozuşmak
-le Araları açılmak"Karısı ile barıştı lakin Zühtü ile bozuştu." - B. Felek
- çekişmek
nsz, -le İki yönünden karşılıklı çekmek"Halat çekişmek."
- görüşmek
nsz Buluşup konuşmak, konuşup sohbet etmek"Ara sıra görüşelim."
- münakaşa etmek
tartışmak"Seninki mızıkçılık etmeye kalkıyor da onun için münakaşasını yapıyoruz." - N. Hikmet
- delil göstermek
- birine zıt gitmek
- tartışmak, atışmak, kanıtlamaya çalışmak