- yön
isim Belli bir noktaya göre olan yer, taraf
- adres
isim Bir kimsenin oturduğu yer, bulunak"Mektuplar gelir adreslerine / Şenyuva Apartmanı bodrum katı" - O. V. Kanık
- sanat
isim Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık"Bir oyunun on beş gün sürmesi bir sanat hadisesi olduğunu gösterirdi." - T. Buğra
- konuşma
isim Konuşmak işi"Hurşit hiç karışmıyordu konuşmaya." - A. Kulin
- beyan
isim Bildirme
- başvuru
isim Başvurma işi, müracaat"O günlerde her fakülteye ayrı başvuru yapmak gerekiyordu." - A. Kutlu
- eda
isim Davranış, tavır"Gül kokusunda saf ve masum bir eda, yaseminde romantik bir sevda hisseder gibi olurum." - İ. A. Gövsa
- tavır
isim Durum, vaziyet (I), hâl"Bu libaslar altında ikisinin de yürümeleri, tavırları değişmişti." - A. H. Müftüoğlu
- yönelmek
-e Belli bir yön tutmak, yüzünü belli bir yöne doğru çevirmek, teveccüh etmek, yönlenmek"Aslına yönelerek meseleyi kavramaya çalıştığımızda insan ve teknoloji arasındaki ilişki son çağların bir olayı değildir." - İ. Özel
- tarz
isim Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- hüner
isim Beceri isteyen ustalık, beceriklilik"Benim gibi kurak çölde yaşayanların şiirden, hünerden dem vurmaları nasıl mümkün olur?" - A. Kabaklı
- başlamak
Görünmek"Kasabanın kenar mahallelerinden sonra bir mezarlık başlardı." - S. F. Abasıyanık
- göndermek
-i, -e Bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak, ulaşmasını, gitmesini sağlamak, irsal etmek"Hepimizi esir edip Malta'ya gönderecekleri ağızlarda dolaşıyordu." - H. E. Adıvar
- yollamak
-i, -e Göndermek"Hekim hademeleri aşağıya yolladı." - M. Ş. Esendal
- demeç
isim Yetkili bir kimsenin bir konuda yayın organlarına yaptığı açıklama, beyanat"Yan tutmadan davranacağını ve davranılmasını isteyen demecini yaymıştı." - T. Buğra
- beceri
isim Elinden iş gelme durumu, ustalık, maharet
- hitap etmek
seslenmek, ... -e karşı söylemek, söz yöneltmek
- söylev
isim Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla söylenen, uzunca, coşkulu ve güzel söz, nutuk, hitabe"Bir aralık elinde tahta çantalı birisi, kahvenin önündeki halka karşı bir söylev çekmeye başladı." - F. Otyam
- nutuk
isim Söz, konuşma"Onun nutkundan sonra bu meselenin artık münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı." - M. Ş. Esendal
- hitabe
isim Söylev"Doktor Hikmet'e yönelmiş olmakla beraber sözleri artık umumi bir hitabe şeklini alıyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- hitap
isim Sözü birine veya birilerine yöneltme, seslenme
- söylev vermek
Bir topluluğa düşünceler, duygular aşılamak amacıyla coşkulu ve güzel söz söylemek"Bir aralık elinde tahta çantalı birisi, kahvenin önündeki halka karşı bir söylev çekmeye başladı." - F. Otyam
- kendini hazırlamak
- adreslemek
- adres yazmak, söylev vermek, hitap etmek, adres, ünvan, söylev, nutuk
- konuşurken takınılan tavır
- mektubun adresini yazmak
- nutuk söylemek