- bağlı
sıfat Bir bağ ile tutturulmuş olan"Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı." - Halikarnas Balıkçısı
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- yapışmak
nsz Yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak"Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki..." - S. F. Abasıyanık
- bağlılık
isim Bağlı olma durumu, merbutiyet"Babama olan bağlılığımdan ziyade, anneme duyduğum kızgınlıktan yaptım bunu." - E. Şafak
- bağlanmak
-e Bağlama işine konu olmak"Ceviz ağacının bir dalına bağlanmış salıncak, hafif hafif kıpırdanıyordu." - O. Pamuk
- bağlı olmak
tabi bulunmak"Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı." - Halikarnas Balıkçısı
- iltihak etmek
katılmak
- merbut
sıfat Bağlı, bağlanmış"Şiir salhaneye merbut bir müessesedir ve içinde sakatattan yalnız kalp parçaları satılmaktadır." - A. H. Çelebi
- taraftar
isim Yandaş"Siz işin olmaması taraftarısınız." - A. Gündüz
- taraf tutan kimse
- bir parti veya kiliseye mensup olan kimse.
- merbut olmak. adherence sabit durma: vefa
- merbutiyet adherent yapışık