- temize çıkmak
hukuk aklanmak"Ayak basacak tek adımlık temiz yer yok." - A. Ağaoğlu
- ödemek
-i Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek"Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım." - R. H. Karay
- aklamak
-i, hukuk Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek"Bir kitabın çok satmasında o kitabı aklayıcı nedenler pek özel durumlara bağlıdır." - N. Cumalı
- muaf tutmak
bir ödevi, bir görevi bağışlamak, ayrıcalık tanımak
- tenzih etmek
kusurlu ve kabahatli olmadığını, kötü vasıflardan soyutlandırıldığını, dışında tutulduğunu bildirmek
- temize çıkarmak
- suçsuz çıkarmak
- beraat ettirmek
- suçsuz bulmak
- beraat ettirmek, temize çıkarmak, aklamak
- beraat ettirmek. acquit oneself görevini yapmak
- davranmak hareket etmek. acquit oneself well vazifesini iyi yapmak. be acquitted beraat etmek
- temize çıkmak.