- haber vermek
bildirmek, haber ulaştırmak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- göstermek
-i Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek"Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi."
- bildirmek
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice
- tanıştırmak
-i, -le Birbirini tanımayanların tanışmasını sağlamak, tanıtmak, takdim etmek"Seni rastgele bir yabancı ile tanıştıramam, bilirsin." - R. N. Güntekin
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- haberdar etmek
haber vermek, bildirmek"Olup bitenden haberdardır."
- öğretmek
-i, -e Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak"Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." - R. H. Karay
- bilgi vermek
- aşinallk peyda etmek
- bildirmek tanıtmak