- teslim etmek
bir şeyi sahibine vermek
- telif etmek
uzlaştırmak
- tanzim etmek
sıralamak
- tertip etmek
düzenlemek, hazırlamak
- uydurmak
-i, -e Uymasını sağlamak"Gözlerini kilidi sökülmüş ve büyümüş anahtar deliğine uydurdu." - P. Safa
- değiştirmek
-i Başka bir biçime sokmak, değişikliğe uğratmak"Rüzgâr gibi çarçabuk esiş istikametlerini değiştiriyorlar, ağaç kurdu gibi renkten renge giriyorlar." - E. İ. Benice
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- düzenlemek
-i Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek"Odasını düzenledi."
- çökmek
nsz Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak"Toprak çökmek. Yol çökmek."
- yerleştirmek
-e Yerleşmesini sağlamak"Düven tahtasının altına çakmak taşlarını yerleştiriyordu." - C. Uçuk
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- temin etmek
korkusunu gidermek, güven vermek
- alışmak
-e Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek"Muhtaç değiliz ama ben çalışmaya alıştım." - E. İ. Benice
- barındırmak
-i Barınmasını sağlamak"Gölgesinde bir semti barındıran gürbüz bir çınarın yıldırımla vurulmasına bile güç dayanılır." - İ. A. Gövsa
- uzlaştırmak
-i Uzlaşmalarını sağlamak"Onlar da iki tarafı uzlaştırmak için son defa arabuluculuğa koşuyorlardı." - A. N. Karacan
- lütufkâr
sıfat İyiliksever, kibar"Lütufkâr bir genç kızla beraber olmadığı için otomobile binemez." - P. Safa
- uyum sağlamak
- bir başkasının işini görmek
- birbirine uygun hale getirmek
- intibak etmek accommodate oneself to circumstances ayağını yorganına göre uzatmak
- lütufkar.
- yer sağlamak, yer vermek, yerleştirmek, barındırmak, birbirine uydurmak, bağdaştırmak
- yer tedarik etmek accommodate oneself uymak
- şartlara uymak.accommodating iltifatçı