- ANAYASA
DEĞİŞİKLİĞİ
NE GETİRİYOR?
- Soru 1) Bu teklifl e Amerika’daki gibi bir başkanlık sistemi
mi öneriliyor?Hayır. Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Yasama,
yürütme ve yargı birbirinden tamamen ayrıdır. Birbirlerini
denetleme mekanizmaları vardır. Önerilen sistemde ise bütün
yetkiler bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde toplanıyor. Bu sistem
bir başkanlık sistemi değildir. Açıkça, DİKTATÖRLÜK, TEK ADAM
REJİMİ önerilmektedir
- Soru 2) Yapılmak istenen bir hükümet sistemi değişikliği
mi, rejim değişikliği midir?
Yapılmak istenen bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir
elde toplandığı otoriter rejime geçiştir. Türkiye’de siyasal rejim
demokrasi eksikleri olmakla birlikte demokratik cumhuriyettir.
Bu değişiklik demokrasi eksikliğini gidermeye dönük yapılmıyor.
Tam tersine eksik demokrasiyi de sonlandırıp, otoriter-totaliter bir
diktatörlüğün anayasal zemini oluşturuluyor.
Cumhuriyet rejimi, kurulduğu günden bu yana egemenliği
Saraydan alıp halka verme ve demokratikleşme çizgisini
benimsemiştir. Bu ise açık bir karşı devrim hareketi olarak,
egemenliği tekrar halktan alıp Saraya (bir kişiye) verme girişimidir.
Demokrasiye yönelen gidişin kesintiye uğrayıp, diktatörlüğe
yönelmesidir
Bu nedenle yapılmak istenen basit bir hükümet değişikliği değil,rejim değişikliğidir
- Soru 3) Cumhurbaşkanını halk seçiyor. O halde egemenlik
neden halktan alınmış olsun?
Egemenliğin halka ait olması için seçim tek başına yeterli bir
mekanizma değildir. Egemenliğin yansıması olan erklerin (yasama,
yürütme, yargı) kullanılma biçimi de en az o kadar önemlidir.
2
Cumhurbaşkanı geçerli oyların çoğunluğuyla seçilir. Bu, milletin
%51’inin altındaki bir temsil oranıyla dahi seçilebileceği anlamına
gelir. Ayrıca partili sıfatı ve yürütme organının başı olması nedeniyle
milletin tümünü değil, belirli bir siyasi görüşe sahip kısmını temsil
edeceği açıktır
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar ve muhalefetiyle her zaman
milletin çok daha büyük bir kesiminin iradesini temsil eder. Bu
çerçevede milletin egemenliğini en geniş şekilde yansıtabilen ana
organ meclistir.
Ayrıca egemenliğin millete ait olmasının bir diğer güvencesi,
egemenliğin kullanımının (erklerin) dağıtılmış olmasıdır. Yasama,
yürütme ve yargı erkleri birbirini denetleyecek şekilde ayrılıp,
anayasal zeminde birbirini denetleyebildiği ölçüde egemenliğin
tek elde toplanması önlenir. Bu da egemenliğin millette olmasının
güvencesidir. Yapılan teklifl e tek elde toplanan egemenlik, artık
millete ait değildir. Şahsa aittir.
- Soru 4) Güçler ayrılığı korunuyor mu?
Bu rejim, güçler ayrılığı rejimi değildir. Güçleri bir kişinin
(Cumhurbaşkanının) elinde toplayan bir rejimdir.
Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de yargıyı
eline geçirdiği bir dikta rejimdir
- Soru 5) Denge ve denetleme mekanizmaları var mı?
Önerilen rejimde denge ve denetleme mekanizmaları yoktur.
Sistem Cumhurbaşkanında toplanan yetkilerin hiçbir şekilde
sınırlanmaması üzerine kurgulanmıştır. Başkanlık sistemlerinde
denge-denetleme mekanizması olarak çalışan, Meclisin onama
yetkileri, meclisle başkan seçimlerinin ayrı tarihlerde yapılması,
fesih yasağı, bağımsız yargı gibi kurumlar, sistemin tıkanma sebebi
3
olarak görülüp yok edilmiştir. (Teklif m.4, m.6, m.7, m.12, m.17,
m.19/A; Anayasa m.77, m.87, m.89, m.98, m.116, m.146, m.154,
m.155, m.159)
- Soru 6) Yürütme yetkisi kimde?
Cumhurbaşkanı yürütmeyi tek başına temsil ediyor. (Teklif m.9;
Anayasa m.104)
Bugünkü sistemde yürütme yetki ve görevi Cumhurbaşkanı ve
Bakanlar Kurulu (Başbakan ve bakanlar) tarafından paylaşılıyor.
Hükümet etme sorumluluğu ise Bakanlar Kurulunda.
Getirilen sistemde ise hükümet etme yetkisi Cumhurbaşkanına
veriliyor. Devletin yönetimi tek başına Cumhurbaşkanına
devrediliyor. (Teklif m.19; Anayasa m.8)
- Soru 7) Başbakan ve bakanlar olacak mı?
Bu sistemde başbakanlık kalkıyor. Bakanlar kurulu da kalkıyor.
Bu günkü anlamda bakanlıklar kalmıyor. (Teklif m.19/E; Anayasa
m.109, m.113)
Cumhurbaşkanı istediği kişileri cumhurbaşkanı yardımcısı olarak
atayabilecek. Ayrıca hangi bakanlıkların kurulacağına kendisi karar
verecek ve bakanları da kendisi atayacak. İstediği zaman bunları
görevden alabilecek. (Teklif m.9, m.11; Anayasa m.104, m.106)
- Soru 9) Güvenoyu ve gensoru olacak mı?
Hükümetin kurulması ya da göreve devam etmesinde Meclisin
onayı anlamına gelen güvenoyu kurumu ile başbakan ve
bakanların güvensizlik oyu ile düşürülmeleri imkânını sağlayan
gensoru kurumu yok. Meclisin hükümeti (yürütmeyi) en güçlü
denetim yolları olan güvenoyu ve gensoru kaldırılıyor. (Teklif m.7,
m.19/E; Anayasa m.98, m.99, m.110, m.111)
- Soru 21) Cumhurbaşkanının iki dönemden fazla seçilmesi
kesin olarak engellenmiş mi?
Hayır. Kural olarak iki dönem seçilebilir. Ancak partili Cumhurbaşkanı
ikinci döneminin sonuna yaklaştığında, Meclisin 3/5 çoğunluğunu
yönlendirebilirse seçimlerin yenilenmesi kararı aldırarak bir dönem
daha seçilebilir. (Teklif m.12; Anayasa m.116)
- Soru 23) Bu değişiklikle nasıl bir Meclis yaratılıyor?
Yetkisi ve etkisi sıfırlanmış, aciz bir Meclis yaratılıyor. Güvenoyu ve
gensoru gibi denetim mekanizmaları olmayan, yürütme üzerinde
hiçbir etkili denetim imkânı kalmayan, yasama tekeli elinden
alınmış, yasama yetkisi sınırlanmış, fesih tehdidi altında aciz bir
Meclis yaratılıyor.
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisini tabuta koyup üzerine son çiviyi
çakma projesidir.
- Soru 8) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar kime
karşı sorumlu olacak? Meclisin bunları onaylama ya da
denetleme yetkisi olacak mı?
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, sadece
Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaklar. Atanmaları ve
görevden alınmaları tamamen Cumhurbaşkanının yetkisinde
4
olacak. TBMM’nin bakanların atanmalarında hiçbir onama yetkisi
yok. Ayrıca görevden alınmalarını isteme, düşürme ya da başka bir
şekilde denetleme yetkileri de yok. (Teklif m.11; Anayasa m.106)
Meclis, Cumhurbaşkanını da denetleyemeyecek, hesap da
soramayacak.
Cumhurbaşkanı hiç kimseye karşı sorumlu değil. Kimseye hesap
vermeyecek. Ayrıca denetlenmeyecek.
- Soru 10) Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve
Bakanlar suç işlerse ne olacak?
Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların suç
işledikleri zaman yargılanabilmeleri için önce Meclisin 301
milletvekilinin (üye tamsayısının salt çoğunluğu) soruşturma
açılmasını istemesi gerekecek. Sonra Meclisin 360 milletvekilinin
(3/5 çoğunluk) soruşturma açılmasına karar vermesi gerekecek.
Daha sonra da Yüce Divana sevk için Meclisin 400 milletvekilinin
(2/3 çoğunluk) karar vermesi gerekecek. Bu oranlar sağlanamazsa
işlediği suç nedeniyle Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları
ve bakanların yargılanması mümkün olmayacak. (Teklif m.10, m.11;
Anayasa m.105, m.106)
- Soru 11) Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre
neredeyse sorumsuz olduğu, bu düzenleme ile sorumlu
hale getirildiği söyleniyor. Bu doğru mu?
Doğru değil. Öncelikle mevcut anayasadaki Cumhurbaşkanı
ile değişiklikten sonra ortaya çıkacak Cumhurbaşkanı aynı
Cumhurbaşkanı değil. Bu nedenle sorumluluklarını, kullandıkları
yetkiyle orantılı olarak ele almak gerekir.
Mevcut Cumhurbaşkanı’nın yetkileri sınırlıdır. Siyasi sorumluluk
hükümettedir.
Getirilmek istenen Cumhurbaşkanı ise bütün yürütme yetki ve
görevini elinde toplamış, parti genel başkanlığı yapabilecek,
yasama ve yargıya müdahale edebilecektir. Şu andaki başbakan ve
bakanların kat kat üstünde yetki kullanabilecek, ama sorumluluğu
onlardan daha hafi f olacak
Karşılaştırma yapılacaksa bugünkü hükümet üyelerinin
sorumluluğuyla karşılaştırılmalıdır. Şu anda başbakan ve bakanların
işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle Meclisin 55 milletvekilinin
(%10 imza) imzası ile soruşturma açılması istenebiliyor, basit
çoğunlukla (139 bile olabilir) meclis soruşturması açılmasına
karar verilebiliyor ve 276 oyla (salt çoğunluk) da Yüce Divana sevk
edilebiliyor. (Teklif m.19/E, m.11; Anayasa m.100, m.106)
Teklifte ise, çok daha fazla yetki verilen Cumhurbaşkanının
sorumluluğunu sağlamak ve denetlemek nerdeyse imkânsız
hale getirilmiştir. Yüce Divana sevk için sırasıyla 301, 360, 400
milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç vardır. Parti genel başkanı
sıfatıyla Meclis gurubunu da kontrol eden Cumhurbaşkanını Yüce
Divana sevk için bu oyları bulmak neredeyse imkânsızdır. (Teklif
m.10; Anayasa m.105)
- Soru 12) Bakanların sorumlulukları mevcut anayasadan
farklı mı?
Evet farklı. Onlar da işledikleri suçlar nedeniyle neredeyse
yargılanamaz hale getirilmişlerdir.
Şu anda bakanların işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle
Meclisin 55 milletvekilinin (%10 imza) isteği ile soruşturma açılması
istenebiliyor, basit çoğunlukla (139 bile olabilir) meclis soruşturması
açılmasına karar verilebiliyor ve 276 oyla (salt çoğunluk) da Yüce
Divana sevk edilebiliyor.
Getirilen sistemde ise aynı Cumhurbaşkanı gibi Yüce Divana sevk
için sırasıyla 301, 360, 400 milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç var.
(Teklif m.11; Anayasa m.106)
- Soru 13) Cumhurbaşkanı önerilen yeni rejimde neler
yapabilecek?
Bütün yönetim işlerini yapabilecek. Bugün başbakan ve bakanların
kullandığı bütün yetkileri kullanabilecek. Bakanlıkları, kamu
idaresinin tamamını istediği gibi Kararnamelerle düzenleyebilecek.
Bakanlıkları, devlet dairelerini, kurumları kuracak, kaldıracak,
görevlerini belirleyecek, atayacak, azledecek, soruşturma yapacak,
disiplin işlerini düzenleyecek, ihale yapacak, üniter yapıyı bozacak
idari düzenlemeler yapabilecek, ne kadar devlet yetkisi varsa
kullanacak. (Teklif m.9, m.14, m.15, 19/B; Anayasa m.104, m.123)
Partili Cumhurbaşkanı sıfatıyla milletvekili adaylarını belirleyecek,
meclisin oluşumuna müdahale edecek, Meclisi fesih edebilecek,
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yasama yetkisine ortak olacak,
kanunları veto edebilecek. (Teklif m.8, m.9, m.12; Anayasa m.101,
m.104, m.116)
Yüksek mahkemelere, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna üye atayacak,
yargıyı belirleyecek. (Teklif m.17; Anayasa m.146, m.154, m.155,
m.159)
Bütün bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermeyecek, sorumlu
olmayacak
Herkese dokunabilen ama kendisine dokunulamayan bir kadir-i
mutlak kişi olacak.
- Soru 26) Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl seçilecek?
Cumhurbaşkanı 15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini bizzat
kendisi, 3 üyesini de partisi aracılığıyla kontrol ettiği TBMM eliyle
belirleyecektir.
Bu Anayasa mahkemesi yarın Yüce Divan sıfatıyla kendisini seçen
Cumhurbaşkanını, yardımcılarını ve bakanlarını yargılayacak(!..)
(Teklif m.19/D; Anayasa m.146)
- Soru 27) Cumhurbaşkanının yüksek yargıda başka seçim
yetkisi de var mı?
Danıştay üyelerinin dörtte biri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve
Başsavcı vekilini seçme yetkisi de var.
Cumhurbaşkanının seçtiği Danıştay üyeleri, Cumhurbaşkanının
temsil ettiği idarenin eylem ve işlemlerini denetleyecek(!)
Ayrıca Yargıtay ve Danıştay’ın kalan üyelerini de Cumhurbaşkanının
belirleyeceği Hakimler ve Savcılar Kurulu atayacak. (Anayasa m.154,
m.155)
- Soru 14) Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olabilecek
mi? Partili olmasının ne sakıncası var?
Cumhurbaşkanı hem parti üyesi hem de isterse genel başkan
olabilecek. Parti genel başkanı olarak milletvekili listesi yapabilecek.
Partisinin meclis grubunun başkanı olacak. Bu şekilde Meclisi
istediği gibi şekillendirme ve etkileme imkânına sahip olacak. Parti
başkanı olarak aynı zamanda yüksek yargıçlar atayabilecek. Yargı
siyasetin emrine girecek.
Ayrıca parti başkanı sıfatı Cumhurun başkanı olmasına engel
olacak. Sadece kendi partililerinin başkanı olacak. Milleti temsil
etmesi söz konusu olamayacak.
Partili olması nedeniyle tarafsız olması mümkün olmayacak.
(Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenleyen 103.madde aynen
duruyor. Orada tarafsızlık üzerine yemin edecek (!), ancak partisinin
genel başkanı sıfatıyla parti yönetecek.)
Devlet düzeninin parti düzenine, devletin de parti devletine
dönüşmesine anayasa ile izin verilmiş olacak. (Teklif m.8; Anayasa
m.101)
- Soru 15) Cumhurbaşkanı seçimi ile TBMM seçiminin aynı
gün yapılmasının ne sakıncası var?
Cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçimi aynı gün yapılırsa parti
genel başkanı olan Cumhurbaşkanı adayı, aynı zamanda partisinin
milletvekillerini de belirleme imkânı bulacak.
Burada hem aday gösterme yetkisi nedeniyle milletvekillerini ismen
belirleme imkânı olacak, hem de aynı anda yapılan seçimlerde
seçmen, Cumhurbaşkanı ile onun partisine oy vereceğinden
siyasi olarak da meclis çoğunluğuna hâkim olacak. Böylece
seçilen Cumhurbaşkanı fi ilen yasama organının da çoğunluğunu
belirleyip, kontrol edebilecek.
Meclisin Cumhurbaşkanını denetleyebilmesi fi ilen mümkün
olmayacak. Bu da güçler ayrılığını yok edecek.
Oysa, seçimlerin farklı zamanlarda yapılması, milli irade denetiminin
işletilmesini de sağlar. Meclisin Cumhurbaşkanı ve yürütme
karşısındaki bağımsızlığını güvence altına alır. Cumhurbaşkanını
seçen irade, aradan bir süre geçtikten sonra yönetimden memnun
olmaz ise bunu Meclis seçiminde sandığa yansıtıp iktidarı
denetleyecek bir Meclis seçerek denge kurabilir. Aynı anda seçim
denetim yolunu ortadan kaldırır. Getirilen düzenleme bir anlamda
bir dayatma düzenlemesidir. Millete “kimi Cumhurbaşkanı
seçiyorsan onun partisinin milletvekillerini de seç ve beş yıl onlara
katlan” demektir.
Demokratik başkanlık sistemlerinde Başkan seçimi ile Meclis
seçimleri ayrı tarihlerde yapılır. (Teklif m.11, m.12, m.20; Anayasa
m.106, m.116, geçici madde 21)
- Soru 16) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi nedir?
Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak mı
oluyor?
Teklife göre Cumhurbaşkanı, kişi hak ve ödevleri ile siyasi hak ve
ödevlere ilişkin temel haklar hariç, yürütmeye ilişkin her konuda
kararname çıkarabilir.
Olağanüstü hallerde bu sınırlamalara da bağlı kalmadan tek
başına her konuda kararname çıkarabilir. (Anayasa Komisyonunda
eklenmiştir. Teklif 13; Anayasa 119)
Bu kararnameler kanun gibidir. Bu yetki bir anlamda tek başına
kanun yapma yetkisidir. Yani padişah fermanı gibidir.
Evet, Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak
edilmiştir. Anayasada yasama yetkisi TBMM’ne verilmişse de,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmak suretiyle Cumhurbaşkanı
Meclisin yasama yetkisine ortak olmaktadır. (Teklif m.9; Anayasa
m.104)
- Soru 17) Meclis aynı konuda kanun çıkarırsa kararname
hükümsüz olacağına göre, Meclis isterse kararname
çıkarmayı engelleyemez mi?
Hayır engelleyemez. Çünkü Meclisin çıkardığı kanunu
Cumhurbaşkanı veto edebilir. Veto ettiğinde Meclis bunu ancak
salt çoğunlukla (301 oyla) tekrar kabul edebilir. Aksi halde kabul
edilmez. Partili Cumhurbaşkanı, kontrol ettiği mecliste aynı
kanunun salt çoğunlukla geçmesini engelleyip, fi ilen yasa çıkarma
yolunu tıkayarak, kararname yolunu açacaktır. Bu kanunlarla değil,
kararnamelerle Türkiye’nin yönetileceği anlamına gelir. Bu durum
açıkça milli irade gaspıdır. (Teklif m.19/C; Anayasa m.89)
- Soru 28) Şu anda da Cumhurbaşkanının Anayasa
Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve HSYK’na atama yetkisi
yok mu?
Var. Ancak mevcut Anayasada tanımlanan Cumhurbaşkanı başka,
teklif edilen anayasal değişiklikteki Cumhurbaşkanı başka… Bu
Cumhurbaşkanın yetkileri parlamenter sisteme göre fazla dahi
olsa, getirilen sisteme göre yok denecek kadar sınırlı.
Değişiklikte tarif edilen Cumhurbaşkanı, bütün yetkileri elinde
toplayan bir kişi olacaktır. Dolayısıyla gerçek bir yargı denetimi
için, Cumhurbaşkanının yargı alanında hiçbir yetki kullanmaması
gerekir
- Soru 18) Veto yetkisi şimdi de var. Olmasının sakıncası
ne?
Şimdiki veto yetkisi elinde yürütme gücü yoğunlaşmamış, nispeten
sınırlı yetkiye sahip Cumhurbaşkanına verilmiş bir denge-denetim
mekanizmasıdır. Ayrıca vetodan sonra Meclis aynı kanunu basit
çoğunlukla (katılanların çoğunluğuyla) yeniden kabul edebilir.
Getirilen değişiklikle diktatörlük yetkilerinin verildiği bir tek adamın
elinde veto yetkisi olması, yasama organını tamamen sembolik
hale getirir. Özellikle bu yetki; vetodan sonra aynı kanunun ancak
salt çoğunlukla (301 oyla) kabul edilme şartı ve Cumhurbaşkanının
kararname çıkarma yetkisi ile birleşince, Meclisi tamamen işlevsiz
bırakacak bir suiistimal aracına dönüşür.
- Soru 19) Yasama tekelinin Mecliste olmasının önemi
nedir?
Milli egemenliğin şartı olmasıdır. Egemenliği halka ait kılan en
önemli unsur, kanun yapma tekelinin milletin meclislerinde
olmasıdır. Egemenliğin krallardan halka geçmesi sürecinde en
önemli kavşak noktası, yasama tekelinin milletin (halkın) seçtiği
meclislere verilmesidir. Demokrasiler egemenliğin saraydan,
krallardan alınıp halka verilme sürecidir. Bu bir anlamda fermandan
kanuna geçmeyi ifade eder.
TBMM’nin yasama tekelini kaldırmak, tek adama kararname
çıkararak buna ortak olma yetkisi vermek, kanundan fermana, milli
egemenlikten krallığa geçmektir.
- Soru 20) Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisinin ne
sakıncası var? Şu anda da bu yetkisi yok mu?
Cumhurbaşkanı da, Meclis de halk tarafından seçiliyor. Meclisin
halkı temsil oranı (tüm partiler temsil edildiğinden) her zaman
Cumhurbaşkanından daha yüksektir. Milletin seçtiği Meclisi
yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanın fesih etmesi, yürütmenin
yasama üzerinde tahakküm kurmasına neden olur.
Cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi fesih etme
yetkisiyle donatılıyor. Bu, hoşuna gitmediği anda Meclisi ortadan
kaldırma yetkisi demektir.
Örneğin işlediği bir suç nedeniyle (zor da olsa) 301 imzayla
hakkında soruşturma açılması istenen Cumhurbaşkanı henüz
soruşturma açılmadan önce Meclisi fesih edip soruşturma
açılmasını engelleyebilir. Ya da vetoya rağmen 301 oyla kanun yapıp
kararname çıkmasını önleyen, Cumhurbaşkanının istediği gibi
hareket etmeyen meclisi, Cumhurbaşkanı gerekçe göstermeden
fesih edebilir
Cumhurbaşkanının fesih yetkisi parlamenter sistemlere özgü
bir mekanizmadır. Belirli şartlara bağlıdır. Şu anda bizdeki yetki
sadece hükümetin kurulamaması halinde verilmiş, şartları da
anayasada gösterilmiş bir yetkidir.
Tarihimizde, Büyük Atatürk’e dahi bu yetki verilmemiştir.
Atatürk bütün milli mücadeleyi ve sonrasındaki devrimleri Milletin
Meclisi ile birlikte yapmıştır.
Demokratik başkanlık sistemlerinde başkana bu yetki tanınmaz.
Başkanlık adı altında bozulmuş sistemlerde ise bu tip yetkilerin
verildiği görülmüş ve hepsinde de rejim otoriterleşmiştir. (Teklif
m.12; Anayasa m.116)
Cumhurbaşkanı Meclisi tek başına vereceği kararla fesih
edebilirken, Meclis Cumhurbaşkanının görevine ancak 3/5
çoğunlukla (360 oy) son verebiliyor. Yani işlemesi Meclis açısından
son derece zor, Cumhurbaşkanı açısından ise çok kolay bir sistem
getirilmiş.
- Soru 22) Başkomutanlık yetkisi TBMM’den alınıyor mu?
Başkomutanlık Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu günden
bu yana tartışmasız ve mutlak olarak Meclise ait olmuştur. Milli
mücadele döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dahi geçici ve
Meclisi temsilen verilmiştir.
Mevcut Anayasada Cumhurbaşkanının TBMM adına
Başkomutanlığı temsil yetkisi bulunmaktadır. Teklifi n ilk şeklinde
“TBMM adına” kısmı çıkarılmış, sadece “Başkomutanlığı temsil
eder” denmiştir. Tepkiler üzerine Anayasa Komisyonunda bu ibare
yeniden eklenmiştir.
Yani önce Başkomutanlığı Meclisten alıp doğrudan
Cumhurbaşkanına bağlama teşebbüsünde bulunulmuş, tepkiler
üzerine Komisyon aşamasında vaz geçilmiştir. (Teklif m.9; Anayasa
m.104)
- Soru 24) Yargının, yasama ve yürütmeyi denetleme
imkânı yok mu?
Yok. Yargı tamamen siyasetin emrine girecek. Güçler ayrılığı ve
denge-denetleme mekanizmalarının en önemli unsuru olan
bağımsız yargı denetimi fi ilen imkânsız hale gelecektir
Tüm yüksek yargıçlar ve yüksek yargı kurulu doğrudan ya da
dolaylı Cumhurbaşkanı ve onun hakim siyasi anlayışına göre
şekillenecektir. Bu nedenle denetim imkânı da kalmayacaktır. Yargı
tümüyle Cumhurbaşkanının emrindeki bir organ olacaktır. Adalet
dağıtmayacak, Cumhurbaşkanının sopası olarak kullanılacaktır.
(Teklif m.17; Anayasa m.146, m.154, m.155, m.159)
- Soru 25) Hakimler ve Savcılar Kurulu nasıl oluşacak?
Hakimler ve Savcılar Kurulu 13 üyeden oluşacak. Cumhurbaşkanı
Kurulun 6 üyesini (Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve
dört üyeyi) doğrudan belirleyecek. Kalan 7 üyeyi de parti başkanı
sıfatıyla kontrol ettiği Meclis aracılığıyla seçtirecektir. Bütün yargı
örgütünün başı olan kurul, böylece Cumhurbaşkanı ve onun siyasi
anlayışına uygun oluşacaktır. (Teklif m.17; Anayasa m.159)
Teklif metninde 12 olan sayı Anayasa Komisyonunda 13’e çıkarılmış,
Adalet Bakanlığı Müsteşarı da kurulun doğal üyesi yapılmıştır. Bu
şekilde Kurul üzerindeki yürütme hakimiyeti (siyasi hakimiyet)
daha da pekiştirilmiştir. Cumhurbaşkanının altı üyeyi doğrudan
belirleme imkanı muhafaza edilmiştir.
- Soru 29) Üniter devlet tehlikede mi?
Evet. Cumhurbaşkanına, kararname çıkararak merkezi idare
alanında geniş düzenlemeler yapabilme ve sınırsız şekilde kamu
tüzel kişilikleri kurabilme yetkileri tanınmıştır. Böylece idari alanda
sınırları belirsiz örgütlenmeler oluşturma yolu açılmıştır.
Tepkiler nedeniyle Komisyon aşamasında her ne kadar teklif
metninden 14. ve 15.maddeler çıkarılmışsa da, Anayasanın 104
ve 123. maddelerindeki değişiklikler Cumhurbaşkanına yetkilerini
kullanarak üniter yapıyı değiştirecek idari düzenlemeler yapma
imkanı vermektedir. Bu federasyona geçiş hazırlığıdır. (Teklif m.9.
19/B; Anayasa m.104, m.123)
- Soru 30) Bu Anayasa değişikliği geçerse ne olur?
1. Anayasayla bir diktatör yaratırız. Her şeye dokunan ama
kendisine dokunulamayan bir diktatör ortaya çıkar.
2. Demokratik rejimden tamamen ayrılıp otoriter bir rejim kurulur.
3. Hiçbir vatandaşın, can, mal ve hukuk güvenliği kalmaz. Her kişi,
kurum ve kuruluş tek bir kişinin, bir diktatörün vicdanına terk
edilir.
4. Yönetimi denetleyecek hiçbir güç kalmaz. Devlet yönetiminde
ve ülkede zorbalık hakim olur.
5. Bir kişi hem hükümet, hem meclis, hem mahkeme olur. Yasama,
yürütme ve yargı tek bir elde toplanır.
6. Etkisiz, yetkisiz, aciz ve sembolik bir Meclis ortaya çıkar.
7. Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe gömeriz.