-  
 akacak kan damarda durmaz  : "kişi, alın yazısında olanla kesinlikle karşılaşır" anlamında kullanılan bir söz"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 akan sular durmak  : itiraz edememek, söyleyecek sözü kalmamak"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 akara kokara bakma, çuvala girene bak  : "iyi, kötü deme; mal ve para biriktir" anlamında kullanılan bir söz"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 akarı kokarı olmamak  : bilinen herhangi bir eksiği, kusuru bulunmamak"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 akarına bırakmak  : işin sonucunu sabırla beklemek, doğal gelişmeyi beklemek"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 akıp gitmek  : çabuk geçmek"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık 
   -  
 akmasa da damlar  : "çok değilse bile az çok bir gelir veya kazanç sağlar" anlamında kullanılan bir söz"Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış." - S. F. Abasıyanık