-
artı uç : isim, fizik Elektrikli çözümlemede, sıvıya batırılıp akımın geçmesini sağlayan iletken uçlardan artı yüklü olanı, anot
-
ayakucu : isim, gök bilimi Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultunun Dünya merkezine doğru olan yönü
-
ayak ucu : isim Yatılan bir yerin ayak uzatılan yeri
-
uçkurutan : isim, bitki bilimi Turunçgillerden, özellikle limonlarda gelişerek dal uçlarının kurumasına yol açan ve birkaç yıl içinde ağacın ölmesine sebep olan bir tür mantar
-
ipucu : isim İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare"Elimizde tek ipucu elbisesini diken terzi." - A. İlhan
-
uç beyi : isim, tarih Uçların sivil ve askerî yönetiminden sorumlu olan görevli
-
uç uca : zarf Bir şeyin son noktasıyla, ikinci bir şeyin baş noktasını birbirine ekleyerek"Efendi buncağızların ayakta geldikleri yolu uç uca eklesen kaç Göztepe tutar bilir misin sen?" - R. N. Güntekin
-
uçtan uca : zarf Bir baştan bir başa"Biz bu yolları uçtan uca yaylılarla birkaç defa aşmıştık." - B. R. Eyuboğlu
-
ucu ucuna : zarf Ancak, en son kertede
-
aşırı uç : isim Politika alanında sağ veya sol görüşlerin en ateşli ve yıkıcı kanadı
-
eksi uç : isim, fizik Elektrikle yapılan ayrıştırmada sıvıya batırılıp akımın geçmesini sağlayan metal uçlardan eksi yüklü olanı, katot
-
ileri uç : isim, spor Futbolda ileri hat, forvet
-
orta uç : isim, spor Orta bölgenin en ilerisi
-
baş ucu : isim Yatılan bir yerin baş konulan yönü veya yakını"Kadın birden silkinerek gözlerini açıyor, hemen baş ucunda Seyfi'yi görünce şaşırıyor." - E. M. Karakurt
-
cirit ucu : isim, spor Cirit sopasının ucundaki demir, temren
-
uç vermek : çıban baş vermek"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucu bucağı yok (veya kayıp) : başı sonu olmayan, sınırsız, sonsuz"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucu bucağı olmamak (veya görünmemek) : başı sonu olmamak"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucu (herhangi birine) dokunmak : birine olumsuz etkisi veya zararı gelmek"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucu ortası belli olmamak : iş neresinden başlanacağı kestirilemez durumda olmak"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucunda (bir şey) bulunmak : kötü bir şeye sebep olmak"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucundan tutmak : bir şeyle meşgul olmak, katkı sağlamak, yardımcı olmak"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucunu bulmak : sona erdirmek, kolayını bulmak"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
-
ucunu kaçırmak : iş kötüye girmek, çıkmaza girmek"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz