-
önünde sonunda : zarf Mutlaka"Demek bu bile bizi önünde sonunda evliliğe götürecekti?" - A. Ağaoğlu
-
son ses : isim, dil bilgisi Bir kelime veya hecenin sonundaki ses
-
son söz : isim, edebiyat Bazı edebî eserlerde yer alan son söz niteliğindeki bölüm, son deyiş, hatime, epilog
-
son ek : isim, dil bilgisi Kelimelerin kök veya gövdesinin sonuna gelen ek
-
hafta sonu : isim Haftanın son günleri, genellikle cumartesi ve pazar"Hafta sonları çıktığı annesinin evinde, hep kıyılarda çekinik durdu." - E. Atasü
-
son deyiş : isim, edebiyat Son söz
-
son nefes : isim Hayatın sonu"İnsan son nefesinde bile olsa ümidini kesmiyor, hayata daha canla başla sarılıyor." - E. İ. Benice
-
süre sonu : isim Bir işin bitirilmesi veya borcun ödenmesi için öngörülen sürenin sona ermesi, vade bitimi, vade sonu
-
yarı son : isim, spor Yarı final
-
çeyrek son : isim, spor Koşularda yarı final yarışına katılacak dört kişiyi seçmek üzere sekiz kişi veya dört takımı ayırmak için sekiz takım arasında düzenlenen seçme yarışı
-
son çeyrek : isim, spor Basketbolda onar dakikalık bölümlerden dördüncüsü
-
son teşrin : isim Kasım, teşrinisani
-
son adam : isim, spor Futbolda savunmanın gerisinde görev yapan, önündeki savunma oyuncularını kontrol eden, yöneten, yardımcı ve serbest hareket edebilen savunma oyuncusu, libero
-
harman sonu : isim Harmandan sonra kalan, toprakla karışmış tahıl
-
sonbahar : isim Kuzey yarım kürede eylül, ekim ve kasım aylarını içine alan süre, güz, hazan, bağ bozumu"Sonbahardı, suyun üstüne boyuna yapraklar düşüyordu." - A. Kutlu
-
sonnot : isim Metin içinde geçen herhangi bir bilgi ile ilgili olarak çalışmanın sonuna konulan açıklama veya kaynak bilgisi
-
son birim : isim, matematik En sonda yer alan birim, marjinal
-
son dakika : sıfat Kitle iletişim araçlarına son anda ulaşan, toplumu yakından ilgilendiren, önemli (haber)
-
son derece : sıfat Pek çok, çok fazla, son kerte"Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini." - A. Kutlu
-
son görev : isim Bir akraba veya dostun ölümünde gerekli olan saygıyı gösterme, töreleri yerine getirme, son vazife
-
son gürlüğü : isim Bir kimsenin yaşlılığında kavuştuğu rahat, bolluk ve huzur
-
son hızla : zarf Olanca hız kullanılanarak
-
son kânun : isim Ocak, kânunusani
-
son kerte : sıfat Son derece"Sezai'nin özellikle dil konusunda son kerte ileri görüşlü olduğunu fark ediyoruz." - S. İleri
-
son turfanda : isim Bir meyve veya sebzenin mevsiminin sonunda alınan en son ürünü
-
son ütücü : isim Tekstil ürününe son biçimini veren kimse
-
son vazife : isim Son görev"Gamlı günümün son vazifesini de tamamladıktan sonra odama girmek üzereydim." - R. N. Güntekin
-
son yolculuk : isim Ölüm"Bu resimler son yolculuğuna uğurlanmakta olan Aylin'in fotoğraflarından sadece birkaçıydı." - A. Kulin
-
baştan sona : zarf Daima, her zaman"Evet ama bana baştan sona bağlı kalmıştır." - K. Tahir
-
satır sonu : isim Her satırın son kısmı
-
vade sonu : isim Süre sonu
-
son bulmak : bitmek, tükenmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
sona ermek : son bulmak"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
son kozunu (veya kartını) oynamak : elinde bulunan son imkânı kullanmak"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
son noktayı koymak : bir işte en son sözü söylemek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
son pişmanlık fayda vermez (veya etmez) : "iş işten geçtikten sonra pişman olmanın yararı yoktur" anlamında kullanılan bir söz"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
son vermek : bitirmek, sona erdirmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
sona kalan dona kalır : "bir işte geç kalan istediği şeyi elde edemez" anlamında kullanılan bir söz"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
sonunu almak : bir işi bitirmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
sonu gelmek : yok olmak, ölmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
sonu gelmemek : bitmemek, tükenmemek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
-
sonunu getirememek : iyi başladığı bir işi başarıyla bitirememek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa