-  
 bir nefes  : zarf Bir an, kısa bir süre"Âlem içre muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" - Muhibbi 
   -  
 tıknefes  : sıfat Herhangi bir sebeple solunum sıkıntısı olan, güçlükle, kesik kesik nefes alan"Yoksa bu tozu dumana katarak yaralı yaban domuzu gibi kaçan canavara yetişmek tıknefes lalanın kârı değildi." - R. N. Güntekin 
   -  
 balıknefesi  : isim Balinagillerin başından çıkarılan ve kozmetik maddeler ve süslü mumlar yapımında kullanılan bir yağ 
   -  
 nefes borusu  : isim, anatomi Soluk borusu 
   -  
 nefes darlığı  : isim, tıp (***) Solumada yaşanan sıkıntı 
   -  
 nefes kesici  : sıfat Heyecanlı, coşkulu 
   -  
 nefes nefese  : zarf Soluk soluğa"Alay doktoru nefes nefese kulübeden içeriye dalar." - N. F. Kısakürek 
   -  
 nefesi kuvvetli  : sıfat Okuduğu dualar etkili olan (kimse) 
   -  
 son nefes  : isim Hayatın sonu"İnsan son nefesinde bile olsa ümidini kesmiyor, hayata daha canla başla sarılıyor." - E. İ. Benice 
   -  
 diyafram nefesi  : isim Akciğerlerin havayla doldurulup diyafram kasının harekete geçirilmesine dayanan soluk alma biçimi 
   -  
 nefes aldırmamak  : dinlenmesine fırsat vermemek, aralık vermemek 
   -  
 nefes almak  : havayı ciğerlerine çekmek, soluk almak 
   -  
 nefes çekmek  : sigara veya başka bir şeyin dumanını içine çekmek 
   -  
 nefes etmek  : boş bir inanışa göre, rahatsızlığı, illeti geçirmek için okuyup üflemek 
   -  
 nefes tüketmek  : uzun uzun ve boş konuşmak 
   -  
 nefesi durmak  : ölmek 
   -  
 nefesi kesilmek (veya daralmak veya tutulmak)  : güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak 
   -  
 nefesine güvenen borazancıbaşı olur  : "başarabileceğine emin olanlar büyük işlere girişmelidir" anlamında kullanılan bir söz 
   -  
 nefesini tutup beklemek  : heyecan, merak veya endişeyle sonucu izlemek